30 Ekim 2010 Cumartesi

Zaman yok

Gönderenin kimliğini bilmediğim biri tarafından iletilmiş bir yazı olarak rastladım aşağıda sizinle paylaştığım yazıya.
Gönderenin kimliğini bilmediğim gibi yazıyı yazanı ve kime yazılmış olduğunu da bilmiyorum.
İsterdim ki "o çok sevip hiç unutulamayan yazmış olsun" bana ya da bir başka unutamayana, unutulamayan...

Yalnız önden bir uyarı:
Benim yaptığım hatayı yapmayın siz; gece gece zaten fazlasıyla efkarlanmış ve özlemişken, okumayın!
"Sabah ola hayrola" diye boşuna dememişler.

Bu arada bu yazıyı e-posta olarak benimle paylaşana teşekkürler, ince bir davranış, ince ince sızlattı beni...

*****

ZAMAN YOK

Biliyorum kızgınsın. Kırgınsın.
Söylemek istemediğin sözler dilinin ucunda.
Hani biraz tutmayıp bıraksan kendini, hepsini yüzüme vuracaksın.
Zor duruyorsun. Kibarlığından. Ya da doğru kelimeleri arıyorsun hâlâ...
Yok... Boşuna arama.
Sevginin arkasında bıraktığın her hece kaybolmuş sayılır...
Derin bir kuyuda onlar şimdi; ulaşılmaz, karanlık, dipsiz...
Bırak orda kalsınlar. Onlar çirkin. Dokunsan elini, dilini yakarlar.
Canını acıtırlar. Benim de...
Yüzünden, gözlerinden, dudaklarının titremesinden, bilmediğin bir
melodiyi ıslığa dökme çabandan anlıyorum işte, kızgınsın...
Senin olmayanları bırak, bana kendi kelimelerinle ulaş...
Haydi söyle!
Bağır, çağır, yüzüme haykır ama kızgınlığını yüreğinde saklama ne olur...
Gözlerini kaçırma benden. Büyütme... Her şeyi hemen şimdi söyle.
Affedeceksen şimdi affet beni...
Zaman yok.

Doğru değil bu kadar uzak olman. Kendini uzaklara vurman...
Zaman yetmezmiş gibi, bir de araya mesafeler koyman...
Yollar, duraklar doğru değil... Bilesin. Boşuna bu kaçışın...
Alıp kendini başka yerlere götürmen yeterli değil. Ben buradayım.
Tam burada. Hiç değişmedi yerim. Bildiğin yerdeyim. Bildiğin gibi...
Doğru değil bizi parçalaman. Kabul et bunu.
İçin böyle istemiyor, farket, anla...
Dokunacaksan şimdi dokun bana...
Zaman yok.
Ben de bekleyebilirim kır çiçeklerinin,
ıslak çimenler arasından boy atmasını...
Ben de bekleyebilirim ılık lodosların coşturduğu bulanık denizin,
küçük sandalları sahilde bir o yana, bir bu yana yatırmasını, ben de...
Evet, ben de önce şiirler söyleyebilirim sana,
sonra küçük çekingen notlar gönderebilirim.
Doğru kelimelerin peşinde,
ben de küçük adımlarla dolaşabilirim, ben de...
Evet ben de bulduğum ilk aydınlık günde yanına gelip,
ilk serin geceyi bekleyebilirim sevdiğimi anlatmak için...
Ben de yüreğimi nadasa bırakıp bir süre,
bir başıma labirentlerinde dolaşabilirim hayatın, ben de...
Ama bunu yapmıyorum görüyorsun.
Önce sevdiğimi bilmen gerekiyor diye düşünüyorum.
Yaşam bunun ardından geliyor. Adımlarım böyle daha sağlam.
Buna inanıyorum, bunu yaşıyorum...
Hadi sen de yap bunu.
Seveceksen şimdi sev beni...
Zaman yok!


Yazı tarihi: 30 Ekim 2010

29 Ekim 2010 Cuma

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar

' Bir gün bana gelir "artık seni sevmiyorum" derse,
"Sana eskisi gibi dokunamıyorum, anlamlı bakamıyorum ve ben artık başkasından hoşlanıyorum" derse...
bunu kabül edebilirim' dedi...
' Ben ona aynı şeyleri söylersem onun da kabül etmesini beklerim...' dedi...
*****
Bu konuşmaya kadar iyi güzeldi herşey, birbirimize ettiğimiz laflar akıllıca, genel geçer kurallar dahilinde yol alıyorduk.
Sığ sularda, kıyıdan kıyıdan ilerliyorduk.
İki medeni insan, medeni bir ortamda oturmuş kahvelerimizi yudumlarken dünyanın en karmaşık işi kadın-erkek ilişkisi üzerine ahkam kesiyorduk.
*****
Nereden bilebilirdi ki o bu lafları ederken bendeki kasırgaları.
Tam 3 ay önce meleklere gönderdiğim annemi, 7 yıl önce ebediyete uğurladığım babamı, yıllardır yurtdışında yaşayan ağabeyimi, yengemi ve yeğenlerimi nasıl deli gibi özlediğimi...
Ne kadar çok özlersem özleyeyim kavuşmanın mümkün olamadığını,
Ne yaparsam yapayım tüm damarlarımda sinsi sinsi dolaşan yalnızlık çıngıraklarını susturamadığımı,
Bir kere daha sevdiğim birini kaybedersem duvarlara sığamayacağımı bilemezdi ki...
O yüzden böyle kof bir laf etti.
O yüzden sevdiğinden vazgeçmeyi, alıp da rengini beğenmediğin bir kazağı iade etmek kadar kolay dillendirdi.
Yoksa eminim onun da vardır içini oyan kocaaa terkedilişleri, koca koca korkuları, güvensizliği, söndüremediği yangınları, olmaz mı!


Nes, geri basar

Yazı tarihi: 29 Ekim 2010

14 Ekim 2010 Perşembe

Beni geri al Sevgilim...

Sevgilim,
Yaşadığımız bu uzun ayrılıktan sonra söze hangi kelimelerle girebilirim, meramımı anlatmaya nerden, nasıl başlayabilirim hiç bilemiyorum.
Oysa bu konuşmayı ayrı kaldığımız her gün yüzlerce kez sana yaptım.
Karşında becereksiz, karşında ezik, karşında benden başka biri gibi kalmamak için senden kaçarken bile seninle konuştum.
Kelimeleri tane tane seçtim, tek tek biriktirdim, bir bir sana sakladım.
Bu kavuşma anında cömertçe sunacaktım sana bendeki herşeyi.
Beslediğim her duygumu, sabırla taşıdığım her gizlimi...

Nefesim,
Sen görünürde yok ama aslında ruhumun, beynimin ve kalbimin tüm hücrelerinde her an adım adım benle birlikteyken ne sarsıcı fırtınalar, kasırgalar, yangınlar yaşadım bir bilsen...
Nasıl tükendi nefesim, nasıl seni, sadece seni sayıkladım kendimden vazgeçtiğim her yırtıcı boğazda...
Nasıl da çok koşmak istedim sana kapından döndüğüm her dönemeçte.
Ve nasıl muhtaç kaldım senin teselline uzak uzak yaban ellerde...
Bir tek sen, bir tek senin varlığınla gün yüzüne çıkabilecektim eğer ki bir daha çıkabileceksem.

Şimdi bana "dön gel" desen, kucak açsan, alıp koynuna soksan, "bir daha hiç gitme benden" desen...
... desen ve ne hallerde olduğumu bir görebilsen
İçimde birikenleri yargısızca bir bir dinlesen
Yokluğunda kaybettiklerimi duysan
Önceleri hep yaptığın gibi beni yormadan affetsen, bağışlasan
Tüm sırlarımı sana döksem, kucağına yatsam anlatsam, anlatsam ve daha uzun anlatsam
Sımsıkı sarsan sen beni, koklasan, aramızdaki tüm buzları çözsek
Gücüm, dayanağım olsan, nefesim, arkadaşım, sevgilim olsan
Hiç kopmadan benden, sahiplensen...
Ne dersin?
Sen ve ben...
... yine eskisi gibi
Yine ikimiz bir bütün gibi
Yine benim öbür yanım gibi
Yine etrafımızda bizden başka kimseler yok gibi
...sen ve ben...
yine eskisi gibi olabilsek?

Sevgilim Bay Yazı,
Senden ayrı kaldığım bunca zamanlardan sonra beni tekrar satırlarına kabul etmeye
Kalemimle barışmaya
Bana yolunu açmaya
Beni ruhunun derinliklerine katmaya
İyi günümde, kötü günümde, ölüm bizi ayırana dek benimle olmaya
Ve aramızdaki soğukluğu, dargınlığı, kırgınlığı unutarak yeniden başlamaya var mısın?
Ne dersin, bu özel bağı tekrar yaşayabilmek için denemeye değmez mi?

Tek Sevgilim Yazı,
Yeniden yaşadığımı hissedebilmek için seninle ilişkimize sil baştan başlamaya, yazı yazabilme yeteneğime yeniden kavuşabilmeye çok ihtiyacım var.
Beni geri aldığına dair, en kısa sürede senden bir işaret, bir haber, bir ışık bekliyorum.
Yalvarıyorum beni sensiz bırakma...

Daima senin olan Nesli Venüs...

Yazı Tarihi: 14 Ekim 2010

Not: 911 Yalçın&Şebo, çok çoook tşk ederim, hayatımda olduğunuz için çok şanslıyım :)