31 Mayıs 2010 Pazartesi

NeVital'le Organik bal, arı sütü, propolis, polen

Nevital.com ile Organik, Doğal ve Sağlıklı Hayat Nefesi

NeVital; 5000 yıldır zamanla değişen, hatta yok olan herşeye karşı hiç değişmeyen saf bir yolculuğa davet ediyor bizleri.
Tabiatın balarıları vasıtasıyla sunmuş olduğu BAL, ARI SÜTÜ, POLEN ve PROPOLİS 'teki hayat iksirinde sağlıklı ve doğal yaşamı keşfediyor.
Doğada çok nadir bulunan ve dünyanın en değerli gıdası olarak bilinen ARI SÜTÜ 'nün yenileyici gücü;
kanser, kalp-damar tıkanıkları, tansiyon bozuklukları, kansızlık, kolesterol, kısırlık ve astıma faydaları;
bağışıklık sistemine güç ve zindelik kazandırması, hafıza güçlendirmesi ve zeka açmasıyla;
içeriğindeki zengin proteinler, enzimler, vitaminler, mineraller ve aminoasitler bakımından yüksek değerleriyle ve organizmayı gençleştirici, doku ve cildi yenileyici, kırışıkları giderici, saç dökülmesini engelleyici özellikleriyle tanıştırıyor bizi...

Anti-kanser, anti-tümoral, anti-oksidan, anti-mikrobiyal, anti-romatizmal, anti-astımatik, anti-diabetik,  anti-viral, yara kapayan ve doku yenileyen, bağışıklık, kalp-damar ve sindirim sistemlerini güçlendiren, derinin mantar ve enfeksiyonlarını iyileştiren, akciğer rahatsızlıkları, bronşit, astım, boğaz, diş ve diş eti rahatsızlıkları, ülser, yanık ve abseler, kulak enfeksiyonları, kolit, vajinal ve servikal rahatsızlıklar, ateş düşürücü doğal antibiyotik ve anastezik etkileriyle %100 doğal besin PROPOLİS 'le şifa veriyor bizlere.

Hastalıklar sonrası eski enerji ve canlılığımıza bizi kavuşturacak, sinir sistemimize rahatlatıcı etki yapacak, ishal/ kabızlık gibi bağırsak problemlerimizi çözecek, kansızlığa ve prostat sorunlarına yardımcı olacak, görme yeteneğimizi arttıracak, saç dökülmelerimizi önleyecek ve cildimizi canlandıracak POLEN 'i bizlere sunuyor...

Türkiye'nin değişik iklim ve floralarındaki özel bölgelerde üretilen ORGANİK BALLARIN zengin enerji ve hoş rayihalarını sağlıklı yaşam kaynaklarımız olarak bize getiriyor.
http://www.nevital.com/ 'dan yapacağınız tüm FER markalı doğal ve organik arı ürünleri Türkiye'nin her ilinde kapınıza kadar teslim ediliyor.

Manga çocuk koltuğuna oturmazsa Kemal Kılıçdaroğlu ne yapacak?

Harika haber:
"AB standartlarına uyum çerçevesinde Türkiye'de 1 Haziran 2010'dan itibaren otomobillerde 50 santimetreden kısa ve 36 kilogramın altındaki çocuklarda, ağırlığına uygun çocuk bağlama sistemlerinin kullanılması zorunlu hale gelecek. Uygulamayana ceza gelecek. Türkiye'de her yıl 1 milyon 200 bin bebek dünyaya geliyor ve çocuk koltuğu kullanımı sadece %3'lerde."

Ben anlamıyorum bu işi, bir anne-baba göznuru, canparesi bebeği/çocuğu için neden/nasıl bu kadar özensiz olabilir?
Çocuklarını oto koltuğuna oturtmayan bir arkadaşıma sebebini sorduğumda oturtmaya kalktıklarında çocuğun adeta çıldırdığını, hiçbir şekilde o koltuğa bağlı kalmayı kabül etmediğini söyledi. Ki duruma bizzat da şahit oldum, evet çocuk daha oraya oturur oturmaz zincirlenmişçesine çıldırıyor. Sonra da "dışardan ahkam kesmek kolaymış, demek başa gelmeden anlaşılmıyormuş" diye düşündüm.
İşi çözmek için sanırım arabaya oturduğu ilk andan alıştırmak gerekiyor, ilk bebekliğinden itibaren yani...
Malum bu tarz şeyler alışkanlık meselesi.
Daha bebekken, bilinci yerleşmemişken oraya oturtulmuş biri biraz büyüyüp çocuk olduğunda koltuğa  itiraz etmeyecek, sonra arka koltukta kemerini bağlayacak, daha sonra da emniyet kemeri bağlama alışkanlığı oturmuş bir sürücü olacak.
Büyük konuşmayım ama bu ve benzer konulardaki kurallarım katı; ağlasa da bağırsa da tepinse de ben çocuğu oraya oturmaya zorlarım. Kabül etmiyor mu o zaman arabaya da binemez.
Neyse bu iş zaten yarın- 01 Haziran 2010- itibariyle zorunlu hale getirtiliyor. AB'ye uyum yasaları sayesinde az da olsa medeni hale geliyoruz.
Hoş bu koltuk işi biraz muamma, malum bizde yasak delme/kurallara uymama hastalığı var ya; eminim ki yakalanan bir çocuk için annesi babası yaygarayı koparır:
"Aaaa memur bey baksanıza benim oğlum dana kadar, ne 50 cm'i, ne 36 kg.su üstelik dişleri henüz çıkmamış değil, çok şeker yiyiyor, hepsi döküldü, ha bugün ha yarın çıkar yenileri" diye 10 aylık çocuğu 10 yaşında yutturmaya kalkarlar.
Gerçekten trafik polisleri alkol muayenesinde ellerinde üfleme aletiyle geliyor ya cam kenarına bunda da mezro ve tartıyla mı gelecekler! Ve cezası ne kadar olacak bu işin. Hayır bi koltuk 250TL civarındaymış da bizimkiler icabında cezada indirime gider yine de el kadar çocuk için vermez o 250'yi diye düşünüyorum. Umarım yanılırım.
Tabii olayın maddi tarafından öte bi de mantelite tarafı var. Biz hala "vııınn vınnn ve düttt düttt" le araba aşkını ifade eden aslan parçası 1 yaşındaki oğullarımızı kucağımıza oturtup trafiğin göbeğinde direksiyonu eline veriyoruz ya!!!
Yemin ederim başka hiçbir ülkede yoktur bu vahşet, bu cahillik! Arkadan ufak bir dokunuşla direksiyon simidi çocuğa kolye olacak Allah korusun farkında değil! Sonra dövün dur istediğin kadar.
Bu sahneleri görünce sinirden titreme nöbetine tutuluyorum, o yüzden şimdi bu çocuk koltuğu uygulaması fazla iyimser geliyor bana ya hadi hayırlısı.
Yeri gelmişken malum sigara yasağı var ülkemizde, di mi?
Süper bir uygulama, benim gibi sigaradan nefret eden biri için şahane bir şey ama koca bir yalan! Hala tüm gece mekanlarında fosur fosur içiliyor. Duvara bi delik açmışlar mesela "işte 3 tarafı açık mekan ya" diyebiliyorlar.
Ya da araba kullanırken cep telefonuyla konuşmak yasak di mi? Ya da tam tersi miydi ben karıştırdım? Yakında araba kullanırken cep telefonuyla konuşmayanlara ceza kesecekler!

Neyse biz yine de bu işlere kalkışmanın, adını geçirmenin bile büyük ve önemli gelişmeler olduğunu söyleyip iyimser davranalım, ilgili devlet büyüklerimize minnet ve şükranlarımızı gönderelim. Darısı diğer tüm öküzlüklerimize diye temenni edelim. Herkes kendi kapısının önünü süpürsün diye bitirelim, amin deyip sessizce dağılalım.

Ve geçelim başka bir konuya;
Kemal Kılıçdaroğlu.
Her ne kadar fazlasıyla apolitik biri olsam ve uzundur dünya/Türkiye gündeminden kopmuş olsam da Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına gelmesine sevindim.
CHP'li olduğumdan değil. Dedim ya kendimi hiçbir zaman politikaya yakın hissetmedim. Hangi parti napar, hangi fikre sahip, ülke yönetimi için ne gibi iddiaları var, kim hangi partiye mensup vs ilgilenmiyorum. Burada hoşuma giden tek nokta; çok uzun zamandır başka bir lider olmaması sebebiyle orta sağ veya çekimserlerin sahipsiz kalan oylarının mevcut iktidara gitmesi artık bitecek. Artık Türkiye'nin gelişime, yeniliğe açık aydın kesimleri kendilerini bir partiye/lidere daha yakın hissedecekler.
Umarım Kemal Kılıçdaroğlu'nun geldiği bu iyimser rüzgar Kemal Derviş veya rahmetli İsmail Cem rüzgarlarına benzemez.

Ve son konu;
11 yıl önce koptuğum, tüm o zamanda tek bir haber bile alamadığım biriyle birlikte hayatıma giren MANGA'nın Eurovision'daki büyük başarısı.
Ben Manga'yı 3 ay önce keşfettim. 3 aydır zevkle dinliyorum. Sound'ları, şarkı sözleri, bana verdiği hisler, benim yaşadıklarıma uyumu harika.
Eurovision şarkılarını da çok beğeniyordum. Yarışmayı izlemedim, o yüzden hak ettikleri birincilik miydi yorum yapamayacağım. Zaten bu Eurovision olayının niye bu kadar büyütüldüğünü de anlamıyorum.
Şarkıları güzel mi güzel, Manga başarılı mı başarılı, ben dinler miyim, evet dinlerim daha çoook uzun süre, eeee niye/neye debeleniyoruz hala?

WE COULD BE THE SAME
You could be the one in my dreams
You could be much more than you seem
Anything I’ve wanted in life
Do you understand what I mean?
I can see that this could be hate
I can love you more than they hate
Doesn't matter who they will blame
We can beat them at their own game
I can see it in your eyes
I doesn’t come as a suprise
I’ve seen you dancing like a star
No matter how different we are
For all this time
I’ve been loving you
Don’t even know your name
For just one night
No matter what they say
And feel I’m turning the page
And I feel the world is a stage
I don’t think the drama will stop
I don’t think they’ll give up the rage
But I know the world could be great
I can love you more then they will blame
Doesn’t matter who they will blame
We can beat them at their own game

Nes, ortaya karışık

Yazı Tarihi: 01 Haziran 2010