9 Nisan 2010 Cuma

Kendimle barışık mıyım? - Haşmet Babaoğlu

Malumunuz ben uzundur yazamıyorum; vakitsizlikten, hislerime konsantre olabilecek zamanı ayıramamaktan, ve belki de madem duygularımı deşifre etmek beni incitiyor o zaman biraz da geriye çekilmeyi istediğimden...
Ben böyle geriden geriden gitsem de, her geçen gün yazdığı her yazısında kendine olan hayranlığım bir kat daha büyüyen Haşmet yazıyor tabii ki...
Bugün Sabah'taki köşesinde kaleme aldığı yazısı beni yine çok etkiledi.
Aşağıda aynen alıntı yaptığım yazısını okumanız dileğiyle.

***** 

Kendimle barışık mıyım?

Unutmuştum bu lafı...
"Kendisiyle barışık olmak" deyiminden söz ediyorum.
Üç, dört yıl öncesine kadar pek gözdeydi.
Çok huzursuz ve huysuz tiplerin başkalarının yanındayken "kendileriyle barışık" bir hava takındıklarına tanık olur, çok gülerdim.
Tabii hâlâ kimi gazete söyleşilerinde rastlıyorum. "Kendisiyle barışık biri misiniz?" diye soruyorlar.
Ata Demirer'e de sormuşlardı. İnce bir alayla şöyle cevapladığını hatırlıyorum: "Nasıl olayım, belki biraz daha zayıf olsaydım..."
Bugünlerde hiperaktiflikler, şık huzursuzluklar, "yaratıcı nevrozlar" daha çok dikkat çekiyor. Moda bu şimdi! O yüzden de "kendisiyle barışık olmak" deyimi ortalıklarda pek görünmüyor.


***

Ataol Behramoğlu
hatırlattı...
Hani "büyük yaşamak" ve "aşk iki kişiliktir" meselelerinde Hıncal Abi'yle anlaşamamıştık.
Ataol Behramoğlu işte bu tartışmadan kalkarak Cumhuriyet'te çıkan (ve Hıncal Abi'nin de geçenlerde köşesine konuk ettiği) yazısında "Haşmet bana kalırsa kendiyle daha az barışık" diyordu...
Hıncal Abi'ye "her akşam bir konsere, filme, gösteriye gitmenin neresi büyük yaşamak, bu olsa olsa iyi yaşamaktır" demek nasıl oluyor da insanın kendisiyle barışını bozuyor, onu bilmiyorum.
"Hayır, aşk tek kişilik bir hikâyedir; aşk ilişkisi başka şey" demek neden "hırçın duygusallık" olsun, onu da bilmiyorum.
Emin değilim ya, Ataol biliyordur belki!
***

Derdim işin o yanı değil!
Derdim, bu deyimin giderek negatif bir tutumun üzerine atılmış cila olduğunu düşünmeye başlamam...
Şu dünyadan ve dünya içinde kendi hallerinden tedirgin insanlar itilip kakılıyor.
Biraz dertli, biraz sıkıntılı biri hemen dışlanıyor. Neden? Çünkü kendisiyle barışık değilmiş!
Onların karşısında ise daha "kendi"sinin ne olduğunu bilmeyen ama "kendisiyle barışık" olduğuna inanılan tipler var.
Sonuç? Bir yığın bencil, narsisist, sosyopat adam Dalay Lama havalarında caka satıyor! Nerdeyse bir imaj çalışması bu!
Manzaraya gülsen bir türlü, gülmesen başka türlü!
Peki bu deyimin benim sevdiğim ve değer verdiğim bir anlamı yok mu? Var.
Gerçekten "kendisiyle barışık" olmak, kendini fazla ciddiye almamak ve yalnızlıktan korkmamaktır!
Bilmem anlatabildim mi? 


Sabah Gazetesi, Haşmet Babaoğlu, 09 Nisan 2010 Cuma

Nes, bu aralar kendiyle barışık olmayan...

Hiç yorum yok: