3 Nisan 2012 Salı

Aynadaki dikenli pamuklar

Kısmetse birkaç saat sonra gidiyorum.
Canım sıkılınca, moralim bozulunca, tepem atınca, kendi kabuğuma çekilince, olduğum yerlere sığamaz olunca, herşeyden kaçıp çoook uzaklara gitmek isteyince, gidersem dertlerimin geçeceğine, kafamın içinin bomboş olacağına kendimi inandırdığım, yalnız hissetmediğim, uyanmak için sebebim olduğu ve ailem dediğim, mutluluk dediğim, sığındığım limanım dediğim yere gidiyorum.
Biliyorum, bu gidişim farklı bir gidiş.
Belki o yüzden saatlerdir gitme korkusu sardı beni, bu korku kemirdi beynimi...
*****
Cumartesi akşamı canım arkadaşlarım Uğur ve Aynur ayna tuttular bana.
1,5 yıldır yüzüme tutmaya korktuğum aynayı gözlerimin en dibine dayadılar.
"Sen kucağına yattığında saçını okşamalı, eline koluna dokunmalı, kokunu istemeli, seni merak etmeli, kıskanmalı, beğenmeli, beğendiğini hissettirmeli, seni sahiplenmeli, sesini özlemeli, aramalı, nerde, kiminle, ne yapıyorsun bilmeli, senin ona baktığın gibi bakmalı sana, seni başkalarıyla düşününce çıldırmalı, herkesten çok ve önce seni almayı o istemeli...
Sevgi dilenmemelisin sen ondan, vermek için o hevesli olmalı, kendini ispat etmek için sen uğraşmamalısın ona, seni tanımak için o uğraşmalı senle, sevdiği yemekler, kitaplar, diziler, filmler ve insanları keşfetmek ve ona en güzellerini sunmak için sen paralamamalısın kendini eğer onun seninkiler hakkında hiçbir fikri yoksa. Dediklerinden, yaptıklarından ve yapmadıklarından anlamlar çıkararak çözmeye çalışmamalısın onu, söylemeli sana açıkça, delikanlıca ne var ne yoksa sana dair aklında...
Daha ne kadar zorla onu pamuklara sarmaya çalışacaksın o sana bu kadar acımazsızca dikenlerini batırırken..."
....dediler....
Diyecek sözüm yok.
Yerden göğe haklılar.
Ben bilmiyor muyum bu dediklerini?!
Biliyorum elbet...
Bilmiyormuşum gibi yapmayı seçiyordum, bilmeyi belirsiz bir zamana erteleyerek maskeli bir mutluluk yaşıyordum, kıyamıyordum kendime, yapamıyordum bunu hayallerime...

Tek tutanağım günün birinde onun bana ve tüm bu yaptıklarıma alışacağı ve farkında olmadan beni hayatına alacağı ve sonra da kopamayacağı hayaliydi...

Olmadı!
Olacağına dair en ufak bir inancım da kalmadı.
İşte bu yüzden, o hep iyi hissettiğim yere gitmek bu sefer bu kadar zor geliyor.
Orada bile mutsuz ve umutsuz olmaktan ve geldiğimde elimde avucumda bir tane bile hayalimin kalmayacak olmasından ölesiye korkuyorum:(

*****

Yazı tarihi: 03 Nisan 2012

1 yorum:

sebnem dedi ki...

Canım, ama nereye gidersen kendini de göturuyorsun. bunu bilmek de çok zor ve değiştirmek kolay da değil, ben de birşeylerden tırsdığımda kaçmak isterim hep ama sana garanti veriyorum çözum değil. Zaten gittin mi? tamam bunu bir fırsata çevir, kafanı dinle ama gerçekten dinle yaşadıkların anı olmasın onları birer tecrube yap, derslerini çıkar ve yoluna devam et ki bir daha karşına çıkmasınlar. Yoksa plak takılıyor Neslicim, bu hayatın kuralı, kaçışın yok maalesef. Yapmazsan, maskeler değişecek, mekanlar değişecek sen de evet bu sefer farklı diyeceksin ama olaylar değişmeyecek. Belki duşunmek lazım değşmek mi daha zor yoksa aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak mı daha zor. iyi yolculuklar canım. sevgiler.