31 Ocak 2008 Perşembe

Sanat Askim ve Bolshoi Balesi


Sanat Askim ve Bolshoi Balesi
Zaman: 21 Eylul 2007
Yer: Lutfi Kirdar Konge ve Sergi Sarayi
Aktivite: Bolshoi Balesi Gosterisi
Katilimcilar: Hulya Erbilgin, Sebnem Kaya ve Neslihan Kilic
Yazi tarihi: 23 Eylul 2007

Sanat Askim

Durumun cocukluktan cikip yavas yavas genc kizliga gittigi bir donem.
Yuzumde beliren anlamsiz ve gereksiz sivilceler bunun habercisi. Saclar artik anne taramasi ve orgulerinden kurtulmus ama nasil durmasi gerektigi konusunda hicbir fikri yok. Dergide gorulup, hemen kesilip kuafore kosulan modelden eser yok. O sacla tavuk musun, hindi mi, kaz mi yoksa kelaynak kusu mu belli degil. Kusurlari minimize etmek icin joleye basvurulmus ama gel gor ki kafana koydugun o mubarek sey esas amacindan daha cok sanki bir tren carpmis goruntusunu yaratmakta pek basarili.
Dislere tel bile uygulanacak fazda degil. 18’ine kadar cene yapisi buyumesine devam ettigi icin 18’inden once mudahele edilemiyor.
Uste basa ne takilirsa durum ciddi anlamda endise verici.
O yillarda moda olan vatkali bluzlar, sac bandanasi ve sallanan kupeler 13-15 yas grubu icin kiyafet balosundan yeni cikmis gorunumu kazandirmakta kusursuz.
Olayi tek ama tek kurtaran durum yasitlarima gore ince ve narin olan fiziksel yapim.
Cocuklugumdan sonra beni goren etraftaki buyukler ‘ah ne guzel bir genc kiz olmussun’ diyemeseler de en azindan ‘ah canim ne citi-piti, narin ve zarif bir genc kiz olmussun’ diyerek lafi kurtariyorlar.
Ve bu bile bana dunyalara bedel.
O yaslardan beri kilit kelimem: ‘zarafet’
Guzellik hem gelip gecicidir hem de izafidir ama zarafet oyle mi...?
Zarafet estetiktir, insanin ruhunu oksar, icini gidiklar, harika hissettirir. Guzellik gibi birgun elden kayip giderse ne olacagi korkusu yasatmaz.
Zarafeti temsil eden bircok seye hayranlik duymam kendim gibi karakterimin de sekillenmeye basladigi o yillara denk duser.

Her zaman bana gore cok sosyal olan abimin elimden tutup tum o liseli, universiteli arkadaslarinin arasina yerinmeden beni soktugu donem ise iste yine bu yillardir.
Tiyatro, opera, bale, konser, muzikal ne varsa hepsine onunla/ onlarla gidilirdi.
Abimin, kendimi cok degerli ve onun yaninda oldugum icin guvende hissettiren bu davranisi, kocamaaan arkadas grubunun nesesi, eglencesi, ca’nim Ankara’nin birbirinden degerli sanatcilarinin sergiledigi olaganustu performanslari ve o buyulu zarafet dolu dunya iste benim tum bu sanat askimin tohumlarini olusturmustur.

.............................................................................

Ve Bolshoi...

Boylesine uzunca yazdigim giris sanirim Rusya Devlet Bolshoi Balesi’nin İstanbul’a geldigini duydugumdaki heyecanimi bir nebze olsun ifade etmeme yardimci olabilmistir.

Bu buyuk gosteri icin gunler oncesinden gidip Kanyon’daki biletix gisesinden yerlerimizi secerek biletlerimizi aldim. Benimle birlikte Sebnem ve Hulya geleceklerdi.
Bilet aldigim gunden itibaren gosteri gunune kadar gundem tabiki Bolshoi, Bolshoi, Bolshoi’du...
Cok sevgili fotograf makinem Canon Powershot’imi aldiktan hemen sonra 5. kattan zemine caktigimdan beri maalesef ki kac kere tamirat gormesine ragmen iflah olamadi. Kizlara onlarin makinelerini getirmelerini tembihlemeyi de unuttugum icin fotograftan yana sansimiz olmadigini son gun buyuk bir hayal kirikligi icinde idrak edebildim. Oysa o da ne, Hulya yaninda foto. makinesinin oldugunu soylemisti.

Vee sonunda bir dakika bile nefes alamadigim inanilmaz yogun bir isgunu Cuma’sinda mesai saatinin bittigini mujdeleyen 18:00 itibariyle sevincten ucuyordum.
Gun icerisinde ayni yogunlukta olan Hulya, Sebnem’e ve bana nerde, nasil bulusacagimizi ve yemegi nerde yiyecegimizi sormaya calisan bir e-posta’da once Sebnem’le beni, sonra bulusacagimiz Metro duraginin adini, sonra da yemek yemeyi planladigimiz yeri sasirinca gunun eglence malzemesi oldu.
Tum o kosusturmacali gunun sonunda tam sozlestigimiz gibi 18:45’de Taksim Gezi’nin cikisinda bulusabilmistik.
Hulya’cigimin once varligiyla beni cok sevindiren fakat daha Sabanci’dan ciktigimiz saniye pili bitip bizi yariyolda birakan fotograf makinesi sonrasi Sebo yaninda makinesi oldugunu da soylediginde ‘tamamdir’ dedik. ‘Sebo bu gecenin yildizi sensin, seni sevmeyen ölsün’ :-)

Kararlastirdigimiz gibi G-Mall NumNum’da yemek yemek uzere oraya yollandik. Servis hizli fakat yemekler eh’di. Eski popularetisini de coktan kaybetmis gozukuyordu. Belki Ramazan sebebiyle ama yine de onceden kapisinda kuyruk listesi olan eski NumNum’a ve bir Cuma aksamina gore oldukca bos sayilirdi.
Yemekten hemen sonra yandaki D&R’dan Pazar aksami Yesim’in iftar davetine hediye olarak almayi planladigim, ilk kez Mudo’da dolasirken dinleyip cok begendigim cd’yi bulunca cok sevindim: “ Brooklyn Funk Essentials”
Ardindan da haftaya İlus’un dogumgunu icin guzel bir cocuk kitabi ararken buldugum kitap tam da o gecedeki ruh halime de hitap ettigi icin hic tereddutsuz ‘iste budur’ dedim.
“Cocuklar icin Sanat”: icinde’ Mona Lisa nedir’den, muzik enstrumanlari tanitimina kadar bircok renkli fotografli, kuse kagida basilmis harika bilgiler var. Bu kadar kisa surede 2 tane guzel hediye aldigim icin kendimi tebrik ettim.
D&R’dan sonra en nihayetinde tum bu gosteri oncesi seromonisi bitmis ve Lutfi Kirdar’in kapisina gelebilmistik.

Galalarin, promiyerlerin ve Yeni Yil Konserleri’nin en sevdigim yani bu giris kismidir. Herkesi bir arada gorebilirsiniz; etraftaki havada pek bi ozene bezene gelinmislik, orada olmaktan mutluluk ve ‘sanat aski ile yogruluyorum bakislari‘ vardir.
Ozellikle bu havayi solumak icin erken gittik. Belki Ankara’daki yillarimda bu aktivitelere cok sik gittigimden belki de zaten kucuk olan Ankara’da belirli bir zumrenin bu aktivitelerle ilgilenmesi sebebiyle tum simalar tanidik gelirdi. Oysa simdi İstanbul’daki bu yabanciligi cok yadirgadim.
Fuayede endam gosterme sonrasi ozenle sectigimiz koltuklarimiza gectik. Sahnenin hemen ustundeki balkonda idik. Harika bir yerdi. Sahneye salondaki herkesten daha yakindik ve tum mimikleri cok net gorebilecektik.

Perdeler acilmadan once sahneye Cinar Dernegi adina ismini anlayamadigim bir yetkili/sunucu cikti. Siveli Turkcesi ile Cinar Dernegi’nin Turkiye- Rusya arasindaki sosyal, ekonomik ve kulturel iliskileri guclendirmede kilit bir dernek olduklarini acikladi.
Dunya turneleri icin hazirladiklari performansin ilk ayagini İstanbul’da sergileyecek olan Bolshoi’un “Sert esen kuzey ruzgarinin sicak esintisi” ni temsil ettigini ve bu yil 232. sezonunun kutlayan dunyanin en ihtisamli tiyatrosu oldugunu belirtti.
Yarim Turkcesi ile soyledigi Ataturk’un “Herkes hersey olabilir ama sanatci olamaz” lafina buyuk alkis topladi.
Ve en nihayetinde kelimeler sustu, performans zamaniydi, perdeeee acildi.

İlk Performans Swan Lake- Kugu Golu idi. Simdiye kadar seyrettigim bircok Kugu Golu arasinda cast’ingi boylesine mukemmel secilene rastlamamistim. Anna Nikulina’nin gercek bir kugu mu yoksa sadece bir balerin mi oldugunu ayird etmekte epey zorlandim. Zarafeti, upuzun bacaklari ve boynu, hal ve edasinin kirilganligi, cam gibi bakislari ve fizigini bu denli narin kullanimina hayraann kaldim.

Devaminda Tango gosterimi vardi.
Sanatin en sevdigim ve beni alan yani... Tutku, ask, romantizim, aci, sehvet, ihtiras... Hepsi birarada, hepsi tek bir dansla, o danstaki vucutla ve bakisla bu kadar mi verilebilir. Bu kadar mi seyirci allak bullak edilebilinir. En ondekinden, en arkaya herkesi nefessiz birakip sahneye boylesine yogun kilitleyebilir mi? 10 kere, 100 kere, 1000 kere daha seyretsem bu dansi yine ayni sekilde donar kalirim, yine beni oturdugum koltuktan alip o rolun icine boylesine sokabilirler. İste bu performanstan sonra Bolshoi izledigimi ve Bolshoi’un dunya capindaki farkini cok net hissedebildim.
Sonrasinda kavusmanin heyecanini yansittiklari Spartak, zorba Tarantella, iskoc La Sylphide ve finalde yine Tango’da dans eden ciftin( Joo Yum Bae & Andrey Bolotin) dans ettigi Don Xuiote sahnelendi. Tango’da seyirciye verdikleri birbirleri arasindaki elektrik burada da bakislarinda, ikili hareketlerdeki dengelerinde ve senkronize adimlarinda cok net hissedilebiliyordu.

Yurtici Kargo ve Arikan Holding’in sponsorlugundaki gece Kanal Turk'un sahibi Tuncay Ozkan’in “Aydinligi karartmak isteyenlere karsi en guzel silah sanattir” sozune kopan alkisla gece sonlandi. Bence en az 3-4 bis’i hakeden bir performansti ama 1 kere bile bis alamadan perde kapandi.
2007-2008 sezonumu boylesine guzel bir etkinlikle acabilmenin mutlulugu ve yeniden dunyaya gelirsem balerin olacagim istegiyle mutlu bir sekilde evime yollandimJ


Biraz da Bolshoi Bale ve Tiyatrosu ile ilgili bilgi:

http://en.wikipedia.org/wiki/Bolshoi_Theatre
Bolshoi Theatre



The Bolshoi Theatre of Moscow, Russia
The Bolshoi Theatre (Russian: Большой театр, Bol'shoy Teatr, Large Theater) is an historic theatre in Moscow, Russia, which gives performances of ballet and opera.
History
The company was founded in 1776 by Prince Peter Urussov and Michael Maddox. Initially it gave performances in a private home, but in 1780 it acquired the Petrovka Theatre and began producing plays and operas.


Main Hall of the Bolshoi Theatre
The current building was built on Theatre Square in 1824 to replace the Petrovka Theatre, which had been destroyed by fire in 1805. It was designed by architect Andrei Mikhailov, who had built the nearby Maly Theatre in 1824. At that time, all the Russian theatres were imperial property.
In Moscow and St Petersburg, there were two theatres only, one of them intended for opera and ballet (these were known as the Bolshoi Theatres) and another one for tragedies and comedies. As opera and ballet were considered nobler than drama, the opera house was named the "Grand Theatre" ("Bolshoi" being the Russian for "large" or "grand") and the drama theatre - "Smaller Theatre" ("Maly" being the Russian for "little").
The theatre was inaugurated on 18 January 1825.A fire in 1853 caused extensive damage and reopened in 1856. During World War II, the theatre was damaged by a bomb but was promptly repaired.
The Bolshoi has been the site of many historic premieres including Tchaikovsky's Voyevoda and Mazeppa, and Rachmaninoff's Aleko and Francesca da Rimini.
Ballet and opera


At the Bolshoi Theatre School in Joinville, Brazil
The Bolshoi has been associated from its beginnings with ballet. Tchaikovsky's ballet Swan Lake premiered at the theatre on Saturday, March 4, 1877. Other staples of the Bolshoi repertoire include Tchaikovsky's Sleeping Beauty and The Nutcracker, Adam's Giselle, Prokofiev's Romeo and Juliet, and Khachaturian's Spartacus. During the Soviet era, international touring companies from the Bolshoi were an imporant source of cultural prestige, as well as foreign currency earnings, with the result that the "Bolshoi Ballet" became a well-known name in the West. Bolshoi-related troupes continue to tour regularly in the post-Soviet era.
Current status of the Bolshoi
The main Bolshoi (the "big" one and the primary subject of this article) is currently closed for restoration work. According to the theatre's website, the main stage will reopen for some performances during 2008 and the full renovation will complete in 2010.
The New Bolshoi theatre, adjacent to it, continues to stage an extensive repertory of concerts and performances. Since these two theatres are the most famous in Moscow, they are usually frequented by tourists and the prices can be correspondingly much more expensive when compared to other Russian theatres, particularly for ballets, where the prices are comparable to those for performances in the West. Concerts and operas however are still relatively affordable, with prices going up each year, and they range in the 200 to 1000 rouble bracket for good par-terre or balcony seats (US$1 = approximately 26 roubles).

Hiç yorum yok: