22 Ekim 2011 Cumartesi

Dünyanın en güzel yerindeyim

Dünyanın en güzel yerindeyiz.
En egzotik, en egzantrik, en egosantrik...
Kayalıkların en yukarısında, denizin metrelerce üzerinde, ahşap zeminli, yosun kokulu, yalnız ruhlu, beyaz bir terastayız.
En uç buruna geldiğimizde dünyanın tepesinde gibiyiz.
Dünyanın tepesinde durmuş sonsuzluğu izliyoruz, soluksuz...
Hiçbir şey umurumuzda değil...
Sevgilim arkamda, kollarını dolamış, sımsıkı sarmış beni, elleri ellerimde kenetlenmişiz.
Söze gerek yok; olmak istediğim yerde, olmak istediğim zamanda olmak istediğim kişiyleyim;
Doğumgünümde, sevgilimin kollarında, dünyanın en güzel yerindeyim.

*****

Şehrin ortasından kanallar geçiyor.
Gondollardaki aşıklar keman eşliğinde romantizmin tadını çıkarıyorlar. 
Muhteşem otel odamızın balkonundan tüm bu görüntüyü izleyebiliyoruz.
Yaza çalan, güneşli ve sıcak bir hava.
Hemen aşağıdaki cafelerden gelen esspresso  kokusu odamıza kadar çıkıyor.
Sevgilim elinde fotoğraf makinesiyle güzel kareler yakalamaya çalışıyor.
Benimse derdim sadece tek bir kare yakalamak: "bu anı dondurarak hafızama kazımak ve mutluluk kavramını unuttuğum her anda arşivden bu görüntüyü çıkartıp buraya ışınlanmak.
Söze gerek yok; olmak istediğim yerde, olmak istediğim zamanda olmak istediğim kişiyleyim;
Doğumgünümde, sevgilimin yanında, dünyanın en güzel yerindeyim.

*****

Mutluluktan ağlamak istiyorum.
Daha önce hiç bu kadar mutlu olmadığım için mi, bir daha böyle mutlu olamazsamın paniğinden mi, başka ne yapacağımı bilmediğimden mi, hiçbir fikrim yok.
Göz alabildiğine uzanan lavanta tarlalarının kokusu başımı döndürüyor. Sonsuza kadar burada kalabilirim. Dünyadaki cennet burası olsa gerek.
Tarlaların tam ortasında küçük bir kulubede kalıyoruz. Giriş katta salon ve mutfak var; açık Amerikan mutfaklarından. Ocak ve tezgah ortada, üzerinde davlumbaz ve etrafında stool'lar (bar tabureleri)
Sevgilim bol sebzeli harika bir makarna yapıyor. Fırına az önce koyduğum tavuğun kızarmış kokusu iştahımızı kabartıyor. Yemeklerin olmasını beklerken bizim için özenle seçilen bölgeye özel şarabı yudumluyoruz.
Ve sürekli gülüyoruz.
Açık hava mı, lavanta kokuları mı yoksa içtiğimiz şarap mı buna sebep bilmiyorum ve umurumda değil.
Güzelim suratına bakarken, onun yanında olmak bana hayatın en büyük kıyağı diye düşünüyorum.
Gerisi hiç ama hiç umurumda değil.
Ben olmak istediğim yerde, olmak istediğim zamanda olmak istediğim kişiyleyim;
Doğumgünümde, sevgilimin yanında, dünyanın en güzel yerindeyim.

*****

İkimizin de kucağında koca birer kova var.
İçleri mısır patlağı dolu.
Biz, mısırlarımız, eşofman ve sweatshirt'lerimizden oluşuyor bizim takım.
Ekim olmasına rağmen bu sene hava erken soğudu. Birbirimize sokulduk, battaniyeleri çektik üzerimize, ikimizin de en sevdiği filmin tadını çıkarıyoruz:
 "A Beautiful Mind/ Akıl Oyunları" nı 3000. kezdir izliyoruz.
Onu bilmiyorum ama ben ona böyle sokulabilmek için bir 3000 kere daha izlerim bu filmi.
Parayla satın alınabilecek hiçbir şey bu duygunun yerine konulamaz.
Mısırdan sonra filmi bir ara durduracağız; ben doğumgünüm için yaptığım bol çikolata soslu harika keki getireceğim. Üzerine bir mum dikip üfleyeceğim. Dileğim hep onun yanında böyle huzurlu ve mutlu olmak olacak.
Sevgilim sarılacak bana sımsıkı, iyi ki doğmuşum diye öpecek, sevecek beni...
Ne Paris, ne NewYork, ne Londra...
Evimde, evimizde, sevgilimin dizlerinin dibinde;
olmak istediğim yerde, olmak istediğim zamanda olmak istediğim kişiyleyim;
Doğumgünümde, sevgilimin yanında, dünyanın en güzel yerindeyim.

*****
Doğumgünümde, sevgilimin yanında olduktan sonra, neresi olursa olsun, umurumda değil, onunla olayım yeter diyordum.
Bu akşam anladım ki dilediğim herşey balon bir hayalden ibaretmiş.

*****
Âlâ...

Yazı Tarihi: 21 Ekim 2011

Nes, the doğumgünü çocuğu

Hiç yorum yok: