Zengin baba fakir baba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zengin baba fakir baba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Eylül 2011 Pazartesi

Ne yer ne içerim, ne okur neyi severim

Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems- Sinan Yağmur  

Solda gördüğünüz, sırasıyla aşağıya doğru giden kitaplar bu aralar okuduğum kitaplar.
Bazıları çok yeni bazıları uzun zamandır elime takılanlar.
Mesela "Aşkın Gözyaşları" salon kitabım.
Yani salonda duran kitabım. Televizyonun karşısındaki güzel kanepeme uzandığımda okuduğum kitap. Elime alıyorum, başlıyorum okumaya, bir telefon geliyor bırakıp hoop kendimi 3 dakikada dışarı atıyorum bazen. Bir sonrası, ne zaman o şekilde oraya oturursam, o zaman kaldığım yerden devam etmeye kısmet.
Bazen ertesi gün, bazen günlerce elime alamadığım oluyor.
Tanrılar Okulu- Stefano Elio D'Anna
Tanrılar Okulu'nu annem almıştı bana. O dönem yine elimde başka kitaplar vardı, onlara dalmıştım -kimbilir hangileriydi- birkaç sayfa okumuş sonra bir kenara bırakmıştım Tanrılar Okulu'nu.
Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk bu kitabı, bende olduğu ama okumadığım aklıma geldi. Eve gelir gelmez kütüphanemden aldım kitabı ve okumak üzere açtığımda ilk sayfasında el yazısıyla yazılmış şu yazıyla karşılaştım:
"Yavruma,
Şansın açık olsun
12-8-2007, Ankara, Annen"
Allah kahretsin o nasıl bir ağlama size anlatamam, içim çıktı zannettim. Bak şimdi yine boğazım düğümlendi, burnum sızladı.
2007'de, 2009 ve sonrasında yaşayacaklarımızdan haberimiz yoktu. Annem Ankara'da ben İstanbul'da hayatın rutininde günlerimizi geçiriyorduk. Süreklilik gösterince şikayetçi olduğumuz, bozulunca da adamı darmadağın edeni hayatın rutini!
Okuduğum her kelimede annemi daha çok, daha da çok özlüyorum. İçimdeki boşlukla başbaşa kalmamak için ağdalı ağdalı okuyarak kitabı bitirmemeye çalışıyorum.
Başucu kitabım Dreamer'la yatıp Dreamer'la kalkıyorum anlayacağınız...

The 4 Hour Workweek- Timothy Ferriss
Robert Kiyosaki'nin yıllardır meşhurluğunu sürekli arttıran gerçek bir bestseller olan kitabı "Rich dad- Poor dad"in sonrasında bu tarz kitapları arada okumam gerektiğine karar verdim.
Benim gibi kendi işini yapan ya da yapmayı düşünenler için çok faydalı bilgiler var. Herşeyden önce süper bir motivasyon kaynağı.
"Zengin Baba- Fakir Baba"yı okumayı bitirdikten sonra kendimi Bill Gates'ten ya da Donald Trump'tan bile daha akıllı, daha zengin ve daha işbilir psikolojide hissediyordum, ötesini siz düşünün yani...;)
One Last Dance Patrick Swayze- Wendy Leigh
İstanbul, Londra ve Atlanta(Georgia, Amerika) arasında mekik dokuduğum hayatımın Atlanta bacağında Amerika'nın meşhur zincir kitapçısı Barnes&Nobles'da gezinirken bu kitabın kapağını gördüğüm an alacağımı biliyordum. Önce "Dirty Dancing" sonra da "Ghost" filmlerindeki harikulade performansları ve yakışıklılığıyla hep ilgi odaklarımdan olan Patrick Swayze, ilgimin en yükseğini ölümüyle çekti. Gözler önünde, günden güne ve kısa sürede ölmesi çok can sıkıcıydı. Ölümünü tüm dünya sadece izleyebildi. Maalesef ki o da biçare hastalık pankreas kanserine yakalanmıştı. Aynı annem gibi, teşhis konulduğu ilk günden beri bu son biliniyordu. Saniye saniye, an an, bu kaçınılmaz ve değişmez son satırı satırına senaryoya uygun işliyordu. Pankreas kanseri bizim ocağımıza ot tıkamıştı, aynı kaderdeki başka hayatları da okumak istiyordum. Eğer insan tüm bu sıkıntılı günlerde yalnız olmadığını, başkalarının da benzer şeyler yaşadığını öğrenirse kendini daha kuvvetli hissediyor. Kitabı alma ve okuma sebebim budur.
Patrick'in bale öğretmeni olan ve hayatını şekillendiren annesinin yönlendirmesiyle süper bir dansçı olduğu, karşı konulamaz elektriği ve çekiciliğiyle yıldınızın parlamaya başladığı gençlik yıllarındayım şimdilerde...

Fairy Tales - Hans Andersen
Açıkçası şu an itibariyle kitaptan ve masallardan içime daral gelmiş durumda ama genel kültürüm açısından bu masalları bilmek istiyorum.
Biraz daha kasacağım sevebilmek, sayfalarda sürüklenebilmek için.
Sonrasında hala yıldızım barışmazsa kendisini sevgili kütüphanemin şahane rafları arasına kaldıracağım, buradan tüm din kardeşlerime duyurulur:)
Sevdalinka- Ayşe Kulin
Toplamda 18 saat süren ve bunun 13 saati bizzat havada kaldığım Amerika yolculuğumun İstanbul-Atlanta gidişi kısmında okuduğum kitap.
Ayşe Kulin okumayı severim ve fakat buna rağmen henüz açmadı bu kitap beni.
Hans amcanın Andersen masallarına yapmayı düşündüğümü bu kitaba yapmam ama; çatlasam da patlasam da bu kitap okunacak, bitecek, özümsenecek, tamam mı cicim?;)

Arzunun Botaniği- Michael Pollan
The New York Times Bestseller

Mesleki kitap diyelim. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine almıştım.
Arka sayfadaki bir cümle şu mesela:
"Pollan sadece doğal yaşam üstündeki etkilerimize değil, kendi doğamıza da ışık tutuyor. Nefes kesici"  
Kısmet olur da onlarca sayfalık "Giriş"i geçebilirsem 1.bölümü okuyacağım. Değecek bir kitapsa tavsiye ederim okursunuz. Bu kitaptan bir daha haber alamazsanız unutun gitsin.
Healthy Eating During Chemotheraphy- Jose van Mil
Bu konu hakkında yüzlerce belge/kitap/makale/internet yazısı vs okudum diyebilirim. Hayatım boyunca da okumaya devam edeceğim. Bildiklerim biçare bir kişinin bile işine yararsa benden mutlusu yok. Hayatımdaki en saygıdeğer ve önemli insanlardan biri olan sevgili hocam Onkolog Prof.Dr.Aytuğ Üner'in bana bu konudaki katkıları ve bilinçlendirmesi çok değerliydi.
Yakınınızda kemoterapi alan olsun ya da olmasın, lütfen ama lütfen siz de bu konuda birşeyler okuyun, bilgilenin ve birşeyler yapın. Çünkü bu başınıza geldiğinde acınız yerlere göklere sığmıyor, hiç olmazsa hazırlıksız yakalanmayın:(

Glutensiz Tarifler- Çölyaklının Mutfak Rehberi- Hayriye Vural
Bu kitabı okumak istememin özel bir sebebi yok, sadece merak.
Amerika ve Londra'da yaşayınca döndüğünüz her köşebaşında "Gluten-free"kelimesine çarptığınızdan bu konuda bilgisiz kalmak olmaz diye düşündüğümden....
Anlaşıldı merkez?
Massage & Aromatherapy- Mark Evans, Suzanne Franzen, Rosalind Oxenford
Bu kitabı okumuyorum tabi ki de.
Sürekli bana yakın biryerlerde, ara ara bakıyorum diyelim.

Lavender- Tessa Evelegh
Beni tanıyanlar bilirler. Hayattaki en büyük tutkularımdan biri "Lavanta"
Lavanta'nın çeşitleri, özellikleri, yetiştirilmesi, bakımı, kullanım alanları, lavantalı yemek tarifleri ve akıl üşütecek kadar güzel lavanta tarlalı fotoğraflar.... Bir de sayfaları lavanta kokan yapsalar yastığımın altına koyup yatacağım yeminlen :)







Serenad- Zülfü Livaneli ise en son okuduğum, geçen hafta biten kitabım.
Aslında çok uzun zamandar Zülfü Livaneli'nin "Sevdalım Hayat" kitabını okumak istiyordum ama fırsat olamıyordu. Serenad çıktığı ilk günler hemen aldım sanki bu açığımı kapatmak istermişçesine.
Hikayenin gerçeklik kısmı, pankreas kanseri, büyüleyici aşk hikayesi, Yahudi soykırımı, Struma gemisi, Maya, Nadia ve Serenad.
Keşke kitabı okurken bu keman serenadını dinlemenin bir yolu olsaydı, ne çok isterdim...


Bundan sonra okumayı planladığım yoldaki kitap ise Elif Şafak'ın "İskender"i.
Canımın bana tavsiyesi. O oku dedi; gözlerim şişse, 1 saniyecik vaktim olmasa bile illa ki okuyacağım bir kitap.
Zaten sanmıyorum ki bundan sonra Elif Şafak'ın okumayacağım bir kitabı olsun.

Ve tüm bu kitap dünyasından başka takip ettiğim gazete köşe yazarları, dergiler, günlük koşturmaca ve elbette çoook ama çoook severek çok çalıştığım işim.

Hani "sen ne yer ne içersin, ne okur ne seversin" diye merak edip bana soranlar var ya, umarım onlara cevap olabilmiştir bu yazdıklarım. En azından okuma tarafına.
İşte bunlardır sebep bu vakur duruşuma!
E bu kadarcık farkımız olsun etraftaki tüm baldırı çıplaklardan değil mi efem?;)

Hıımm bir de bizim de kendimize göre bir sevdiğimiz vardır elbet efem, bilemezsiniz bu işlerde kime niyet kime kısmet, değil mi efem? ;))

Nes, kurtların kurdu the kitap kurdu:)

2 Şubat 2010 Salı

Zengin baba fakir baba- Robert Kiyosaki, Sharon Lechter

New York Times Bestseller kitaplarından biri "Rich dad poor dad".
Türkçesi "Zengin Baba Yoksul Baba"
Yazarları Robert Kiyosaki ve Sharon Lechter.
Yazım ve basım tarihi: Nisan 2000
Birazdan kitap hakkında sizlere birşeyler söylemeye çalışacağım ama önden söylecek başka laflarım var.
Günümüzün insanları sömüren kapitalist düzenine kızgınım.
Hem de çok kızgınım.
Kendimin ve ailemin tüm kapasitesini maddi manevi zorlayarak, günün koşullarına göre iyi bir eğitim alarak, çok idealist birşekilde üniversite mezuniyetimde havaya kep fırlatarak yıllar boyu kapitalist düzene bir böcek gibi hizmet ettiğim için kızgınım.
Adı fiyakalı, ofisleri fiyakalı, plazaları fiyakalı ama içleri bütünüyle kof kurumsal dünya tüm idealistliğimi yerle bir ettiği için kızgınım.
O düzende var olabilmek için bilgisizlik ve cahillikten nefesi kokan beş para etmez adamların döndürdüğü sayısız dalaverelere şahit olduğum için kızgınım.
Bugünlerde radyolarda sıkça çalan Ceynur'un söylediği çok eğlenceli bir şarkı var ya;
".... içimde kalmadı desem yalan
gözünün ortasına patlamadım
... yağmur sen de vurup durma şu cama"
misali gözlerinin ortasına patlatamadan o rezil düzen içinde sağa sola çarptığım ve kendi kendimi yediğim için kendime kızgınım.
Her neyse...
Allah'a binlerce şükür ki o dünyadan kurtuldum
Şimdi bambaşka bir yolda, bambaşka bir mücadelenin içindeyim ve yaptığım herşeyden; günahıyla sevabıyla kendim mesulüm.
Bu şekilde çalışmanın en güzel yanlarından biri tüm zamanı kendime göre ayarlayabilme özgürlüğüm.
Bu özgürlük içinde boş zamanlarımı da kendimi geliştirmeye ayırmaya çalışıyorum.
Okuduğum bir kitap, izlediğim bir film, konuştuğum bir insan bana çok geniş vizyonlar açıyor, yolumu başka patikalara sürüklüyor.
Birkaç yazı önce kendilerinden bahsetmiştim, kuaförüm Eşref tanıyıp tanıyabileceğiniz en enteresan adamlardan biri.
Anadolu'lu (kendisi Yozgat'lıdır) görünüşünün altından öyle modern bir sanat icra eder ki inanamazsınız.
Kuaförlük eğitimleri için sık sık Paris'e gidiyor.
Dünyanın en tanınmış kuaförleri, en büyük salon sahiplerinden dersler alıyor, oturuyor kafa kafaya eğriyi doğruyu tartışıyor onlarla.
Mesela 6 çeşit yüz tipi varmış.
Vücut hatlarına göre saç kesilirmiş.
Renklerin dilini, psikoloji ve renk arasındaki bağları, renk geçişlerini, saç tiplerini, masaj tekniklerini, şampuan, krem dünyasını en ince detayına kadar biliyor.
Loreal ve P&G 'dekilerle kanka. Yeni şampuan geliştirmeleri için onca üniversite okumuş adamlara ders veriyor.
Kendi mesleğiyle ilgili kimse köşeye sıkıştıramaz onu.
Üstelik hem müthiş vizyoner bir kuaför hem de çok iyi bir işadamı. O müesseyi, altında çalışan onlarca elemanını süper yönetiyor.
İyi kar ediyor. 
Markalaşmaya ve müşteri sadakatine acayip önem veriyor.
Tüm müşterilerin dataları bilgisayarında kayıtlı. Onlar hakkında MİT'le işbirliği yapacak kadar detaylı bilgiye sahip.
Haftanın 6 günü sabah 9 akşam 9 çalışıyor.
Çalışanları için hem abi hem sıkı bir patron.
Onları çekirdekten alıp yetiştiriyor.
Ekip hep aynı, yıllardır aynı çocuklar.
Hepsi tıfılken şimdi serpildi büyüdü adam oldu, meslek sahibi oldular.

Bitmedi.
Buraya kadarı normaldi... sanıyorsunuz...
Eşref sadece mesleğinde en iyi olmayı hedefleyen biri değil.
Her konuda kendini geliştirmeye adamış bir adam.
Salonuna yurt dışından Vogue, Marie Clarie, Elle falan getittiriyor biz beklerken sıkılmayalım diye ama kendisi de boş zamanlarında Nietzsche, Goethe, Sokrates, Aristo, Kant, Yunus Emre, Mevlana falan okuyor.
Laf olsun diye değil, vitrin yapmak için hiç değil cidden merak ettiği için, kendini geliştirmek için okuyor.
Yıllardır okuyor.
Saçına fön çekerken sen "sevgilim terketti, moralim çok bozuk, beni güzelleştir" diye önüne oturuyorsun o Yunus'tan bir söz söylüyor "hıınnkk" diye ağzın açık kala kalıyorsun.
Bence kelimenin tam anlamıyla "aşmış" biri.
Çok şey öğreniyorum ondan, çookk.
Moralim bozuk olduğunda arada laflamaya gidiyorum; "batsın bu dünyaaaa Eşreffff" diye söze giriyorum, yarım saat sonra "evetttt ben çok güçlüyüm, her şeyin üstesinden gelebilirim, hiyooo" diye koyuluyorum yola.
Boşuna dememişler kadınların en iyi sırdaşı, dostu, psikoloğu kuaförüdür diye.
Bizimkisi benim profesör psikologum, ucuz taraklarda bezi olmayan cinsten anladığınız üzere;)
Şimdi dönelim konunun başına.
Benim kurumsal dünyadan ayrılışımı en önde alkışlayanlardan biridir Eşref.
Kendi işimi yapmam konusunda yüreklendiren, bana zeki, becerikli ve güçlü olduğum konusunda acayip gazlar veren, para kazanma yolları konusunda beyin jimnastiği yaptığım kişilerin başında gelir.
Geçenlerde mutad sohbetlerimiz arasında bana bir kitap anlattı.
Sonra gitti içerden getirdi bu kitabı: "al sende kalsın, oku bunu, bitirince gel konuşalım" dedi.
Ve o kitap işte bu kitap.
Yani "Zengin baba yoksul baba"
Yukarıda kapitalist düzene kızgınlığımı dile getirdim.
Ama bir eksikle.
Kapitalist düzene hizmet eden farelerden biri olduğum için kızgın olduğumun altını özellikle çizmeliydim.
Kitabın yazarları size;
zaten hükümsüren bu düzen içinde sürüden ayrılmayı, kendiniz için çalışmayı, kendi paranızı kendiniz için kazanmanın yolları, anne babalarımız tarafından bize öğretilen iyi eğitim ve iyi iş sahibi olmakla zengin olmanın mümkün olamayacağını, fare kapanına girmemek için yapmamız gerekenleri anlatıyor.
Haklı olduğu yanlar da var, saçmaladıkları da...
Elbette ki kitapta yazılı her satırı gündelik hayatıma uygulamaya çalışmak delilikten öteye gitmez.
Ama şunu söyleyebilirim ki hayatımın en doğru döneminde bu kitabı okumayı seçmişim.
Sağolasın Eşref, sen benim ufkumu açtın senin de ufkunu açanların çok olsun ;)
Ezcümle: kitabı tavsiye ediyor muyum?
Yok, orasını bilmem! Sıkıntılı bir zamanınıza rastlar "e, ne var bunda, ne anlattı şimdi bu kitap" diye sorar ve içinizden bana saydırırsınız. Neme lazım!

Kitabın arka kapağını okumak isteyenler buyursunlar, karar sizin: 

FİNANS DÜNYASINA BOMBA GİBİ DÜŞEN KİTAP! J.P. Morgan şirketi diyor ki: Zengin Baba Yoksul Baba'yı zengin olan ve olmak isteyen herkes okumalı! Zengin Baba, Yoksul Baba'yı okuduktan sonra Zengin olmak için yüksek bir gelire sahip olmanız gerektiği saplantısı yerle bir olacak.

Evinizin bir aktif varlık olduğuna inancınız sarsılacak Çocuklarınıza para kazanmanın yollarını öğretmek için okuldaki sisteme güvenemeyeceğinizi göreceksiniz Aktif ve pasif varlıkları yeniden tanımlayacaksınız Çocuklarınızın gelecekte finansal başarı sağlamaları için parayla ilgili onlara öğretmeniz gereken her şeyi öğreneceksiniz.

Robert Kiyasaki insanlara insanlara milyoner olmayı öğretir... Ona milyoner öğretmen denmesinin nedeni bu. İnsanların maddi sıkıntılar içinde boğuşmasının neden, okulda geçirdikleri onca yıl boyunca para konusunda hiçbir şey öğrenmemeleri. Sonuçta para için çalışmayı öğrenirler... ama parayı kendileri için çalıştırmasını hiç bilmezler.



Nes, the ufuk

www.NeVital.com (Hayat nefes, hayat nefis...)
Yazı tarihi: 02 Şubat 2010