18 Haziran 2010 Cuma

Özlemsiz kalın

Bir zamanlar sevgilisiydi.
Sonra kocası oldu.
Sonra boşandığı eski kocası, sonra yine sevgilisi, şimdilerdeyse kanlı bıçaklı düşmanı.
Dikkatinizi çektiyse "şimdilerde" dedim çünkü eminim 3-5 güne bu durum yine değişecek.
Birbirini yiyen, bitiren, tüketen bir ilişki onlarınki...
Birbirlerinin kafasını gözünü yarıyorlar, itiş-kakış, yüksek gerilim hattı asla bitmiyor, hani "kavgada bile söylenmez" denilen laflar var ya onların bini bi para havalarda uçuşuyor, birbirlerine bela okumalar, beddualar, kapı, duvar, cam, çerçeve aşağıya indirerek, bir daha asla birbirlerinin yüzünü görmeyeceklerini söyleyerek, "seni arayan senin gibi olsun" diye bağırarak olay yerini terketmeler....
*****
En kro ev pijamalarımı giymiş, makyajımı silmiş, yorgunluktan yastığa 5 kala uyuyacağımı düşünerek yatağa girdim ki midemde bir yanma başladı.
Yanma sancıyla birleşti.
Bu sancı göğüs kafesimi daralttı. Daha iyi nefes alabilmek için doğruldum, yastığı sırtıma koyup bağdaş kurarak oturmaya çalıştım.
Sonra birden bire öyle şiddetli ağlamaya başladım ki tüm vücudumun titremesine engel olamadım.
Telefonu elime aldım ve "sana geliyorum" diye mesaj attım.
Sanırım gecenin 3'ü falandı. Pijamalarımın üzerine montumu giydim ve gittim.
10 dakika sonra birbirimize sarılmış ikimiz de hüngür hüngür ağlıyorduk.
.... dedi....
*****
Seni o kadar çok özlüyorum ki geberiyorum.
Geberiyorum ya işte bildiğin geberiyorum, dayanamıyorum.
Bu şehirde, bu ülkede sensiz nefes alamıyorum sürekli yurtdışındayım.
... demiş...
*****
Rezil bir durum: önce Külhanbeyi kesilip birbirinin gözünü patlatıyorsun sonra ağlaya zırlayana seni özlemekten geberiyorum, sensiz nefes alamıyorum diyorsun.
... diyeceğimi sanıyorsanız beni hiç tanımamışsınız demektir.
Sıkmayın canınızı ben darılmam.
Özlemekten tüm damarlarım kavrulup derimin üzerine doğru patlayınca, beyin sıvılarım saçlarımdan aşağılara akınca, midemdeki kezzap bağırsaklarımla birlikte dışarı çıkınca, gözlerimdeki ferler ilelebet beni terk edip kulaklarımdan firar edince, kalbim sandığım şey simsiyah bir taşa dönüşünce siz beni az da olsa tanımış olacaksınız...
İşte o zaman ben size ne diyeceğim biliyor musunuz?
"Onlar özlemlerini ifade etmenin yolunu bulmuşlardı, ben bulamadım"

Özlemsiz kalın...

Not: Bu yazımı yazdıktan hemen sonra radyoda "Pinhani- Zaman Beklemez" şarkısı çaldı. Hani bu yazıyı sesli okusak ve arkaya fon müziği koymaya kalsak daha damar bir şarkı bulamazdık. Yüreğiniz sağlamsa buyrun dinleyin, değilse bunu benden duymuş olmayın.
Öptüm

Nes, the Pinhani
Yazı Tarihi: 18 Haziran 2010

Hiç yorum yok: