30 Haziran 2010 Çarşamba

Canımın canı gitti :(

Onlarca kez çıralar gibi yansam da,
akıllanıp uslanmadan koşulsuz güvenip sonra sırtımdan bıçaklansam da,
maharetli/marifetli/meziyetli arkadaşlarımız tarafından birçok kereler aldatılıp kandırılsam da,
içimin baharlarını, kor alevlerini, tüm heyecanlarını diri diri toprağa gömsem de, sayısız kez yeminlerle birlikte tövbeler etsem de...
ahh anacağım başımda ekmek kırarım olur biter.
Küsme, darılma sen bana, kızma saflığıma...
*****
Ben sevmeden nasıl yaşarım?!
Nefes alışıma ne anlam verir, şu gencecik halimde başka neyle kanatlanırım?
Ben koşulsuz, sınırsız sevmezsem bu kesif hayatla nasıl başa çıkarım?
*****
Sınırsız bir duygu ona hissettiğim.
Sıfatsız, tanımsız biri o bana.
Her ne pahasına olursa olsun, sonu nereye varırsa varsın ben onu sevmekten vazgeçemem ki...
Yok, diyemem "aşkım, sevgilim, hayatım" belki ama...
Hayatımdaki başköşelerden biri o.
Kıymetlim, değerlim, canlarımdan biri.
Hani eline kıymık batsa içim cız edenlerden.
Hani durumun ötesine berisine bakmadan sarılmak, sarılmak, sarılmak istediğim...
Hani o bana sarılınca tüm öteki beş para etmeyen duygulardan, insanlardan uzak olduğunu hissettiğim...
Hani "ahh olmaz, olmaz sensiz olmaz" dediğim...
Hani tek bir gözyaşını akıtmamak için dağları delebileceğim...
*****
Canım, canımın içi,
Yaşadığın acıyı hafifletmek için ömründen ömür ver deseler bir saniye durmazdım. Bir gün daha yaşayacak deseler anacığını 24 saat sırtımda taşırdım.
Yarana merhem olacağımı bilsem sabah akşam gözümü kırpmadan başında bekler, sana bakardım.
Ah bitanem, ah gözbebeğim,
Bilmez miyim, bilirim hem de öyle iyi bilirim ki
Bu acının ne çaresi vardır ne avuntusu
Allah senin ve tüm sevenlerinin sabrını arttırsın, nurlar içinde yatsın, mekanı cennet olsun biricik anacağının.

Yerin hiç ama hiç dolmayacak sevgili Nazmiye Ayaz anne, ruhun şad olsun...

Nes, içi yanan

Yazı tarihi: 29 Haziran 2010 (Nazmiye anneyi 28 Haziran 2010'da kaybettik, tüm sevenlerinin başı sağolsun)

Hiç yorum yok: