7 Ocak 2011 Cuma

Tek ve bütünüm!

Harika, harika, harika bir akşam geçirdim bu akşam.
Yemekler süüüpeeeerrrr oldu.
Döktürmüşüm haberim yok.
Saymaya başlayınca en az 10 çeşit yemek çıktı ortaya.
Bir kuş sütü eksik diyeceğim ama meslek icabı evde "Arı Sütü" zaten sebil :)
Malumunuz o da doğadaki en değerli besin, daha ne olsun;)
Çorbası, zeytinyağlısı, mezesi, eti, pilavı, salatası, ezmesi, tatlısı herşey enfes, hepsi birbirinden leziz.
İçecekler gani.
Oleeyyy, aramızda kimse içki içmiyor, sigara içmiyor, yaşasın Yeşilay.
Evim tertemiz, mis gibi, mis gibi de kokuyor. Bir yanda mumlar yanıyor, diğer tarafta mandalin ve yasemin karışımı hafif tatlı bir oda kokusu elektrik prizinden tüm eve yayılıyor dalga dalga.
Eğer mutluluk kelimesini 5 duyunla açıkla deseler "koku" kati surette benim listemin başında gelir.
Kendim güzel kokunca, saçım güzel kokunca, evim, sokağım, bahçem, arabam, içinde bulunduğum ortam, 24 saat kokusunu burnumda duyduğum o özel kişi güzel kokunca acayyiiip mutlu oluyorum.

Mutfağımdan güzel güzel yemek kokuları geliyor.
Misafirlerimin getirdiği akıl uçurucu güzellikteki çiçekler müthiiiiş kokuyor.
Velhasılı bu gece herkes, herşey güzel kokuyor.
Ve ben çok mutluyum.
*****
Zamanlama konusunda tüm son zamanlarımda olduğum gibi yine ufak bir problem yaşıyorum ama onu da düzeltcez pek tabii ki, hiç sorun değil.
Hatalı zaman planlaması home-office çalışmanın bir handikapı. Ama dediğim gibi henüz başlarda olduğum için sadece şimdilik....
Yakında Hitler bile kıskanacak dakikliğimi, haaalltttt! :p
***** 
Allah'ım, bir iltifat alıyorum, bir iltifat alıyorum sormayın gitsin.
Koltuklarım kabarıyor, havalara giriyorum, 100 yıllık ev kadını artistliğine bürünüyorum.
Ama sabah kuşağı programı tipi değil, kariyer de yaparım yemek de tadında:)
Seke seke mutfakla salon arasında koşturuyorum.
"Çorbası biteeenn?"
Boşalan tabakları kapıp mutfağa geliyorum, fokurdayan tencerelerden yemekleri koyuyorum.
"İşte gelddiiiii"
Yerime oturmadan tekrar mutfağa koşuyorum.
içerden bağırıyorlar:
"E hadi gel artık, başlamak için seni bekliyoruuzz"
"Tamam, tamam geliyorum, siz beni beklemeyin başlayııınn ltfffnnnn."
"Neydi, neydiii, ne yapacaktım?"
"Hah, tamam hatırladım, fırın"
Elime geçirdiğim gibi yanmaz eldivenleri fırındaki borcamı kapıp masaya uçuyorum.
"Ta taaammm, değmesin yağlı boya, borcam sıcak"
O sırada kahkahalar yükseliyor.
Zero dolu kadehlerimiz havalanıyor: "Sağlık, mutluluk, bereket, kısmet, aşk ve Şebo'muzun karnındaki bebişe" içimizde ne dilek varsa ona içiyoruz, çın çınnnn.
Henüz aldığım yudumu yutmadan "Aaaaaa unuttum, unuttum yandı ekmekler" diye bağırarak kendimi zor atıyorum mutfağa.
Acayip neşeli bir kahkaha daha patlıyor...
*****
Saçıma, kiloma, soframa, yemeklerime, evime sürekli iltifat alıyorum.
Ve itiraf ediyorum, bu benim çoook hoşuma gidiyor, şımarıyor da şımarıyorum :))
*****
Tabaklar masadan kalkarken çayı getiriyorum.
Çay olmazsa olmaz.
Ohhh sıcacık bir yudumda hepimiz kendimize geliyoruz.
Ve sonra da gecenin anlam ve önemine...
*****
Aralarda her fırsatta ikili gruplar halinde birbirimizi tenhada kıstırıp iki lafın belini kırıyoruz; pısır pısır pısırrr.
Elinde tabakla içerden gelen üçüncü hemen atlıyor, "ne, ne, ne konuşuyorsunuz?"
Haydaaaa dön başa, başla baştan anlatmaya.
Yalçın artık sabırsızlanıyor.
"E hadi gelin başlıyorum"
Ve başlıyor Yalçın hazırladığı presentasyonu bize anlatmaya.
O anlatıyor biz dinliyoruz, şaşırıyoruz, yorum yapıyoruz, anlamıyoruz "ama nasıl yaniii?" diye soruyoruz, arada ciddiyetimizi kaybedip geyiğe sardırıyoruz.
Kendimizi ti'ye almanın doruklarına çıkıyoruz.
Yalçın "höt" der gibi bir bakış fırlatıyor hemen sus pus olup, akıllı öğrenci kıvamına geçiyoruz.
Aralarda ihtiyaç molası ya da çay/su/gazoz/kola/fanta/fruko/tatlı takviyesi için içeriye koşup sonra hemen geri gelip masadaki yerimizi alıyoruz.
Kademe kademe bir boy daha olgunlaştığımızı, olduğumuzu hissediyoruz.
Bilmediğimiz biiiir sürü şeyi öğrenip, anlamadığımız biir sürü şeyin farkına varıyoruz.
Bu her saniyesi çok değerli spiritüel eğitimin sonunda geldiğimiz nokta içimizdeki o gerçek "AŞK"ı, Mevlana'nın "AŞK"ını bir kez daha sınırsızlaştırıyor, bedenimizden, 5 duyumuzdan ve zihnimizden çok ötelere taşıyor.
"Allah birdir ve tektir. Ve bizler bu bütünün birer parçasıyız.
Olan da olmayan da bütünün hayrına olduğu için öyle olmuştur.
Bu hayata gelmemizin/tecrübe etmemizin bir sebebi vardır.
Dünya sevgiyle dönüyor.
Kendini eğitmek; bu yolda yılmadan, bıkmadan, sabrederek düzenli olarak çalışmak, ben kimimi, bu dünyadaki amacımızı sorgulamak varoluş sebebimizdir.
Ve Kuantum; yaptığın/düşündüğün her hareket/ her düşünce bir enerjidir. Enerjiler evrende kaybolmaz, mutlaka bir surette bir gün sana geri dönecektir!"

Şimdi sorarım size dostlarla geçirilen müthiş bir akşamdan, böyle süper bilgiler öğrenmekten, manevi huzur ve tatminden ve ilahi aşktan daha öte bir sebep var mıdır, benim şu an hissettiğim sonsuz mutluluğu içinde hissetmek için?

Ben bu yolda ilerlemeyi seçiyorum.
Sizin de cevabınızı duydum, yolumuz açık olsun :))

Nes, tek ve bütün!

Not: Fotoğrafta soldan sağa: Mark, Hülya, Aynur, bendeniz, Şebnem ve Yalçın.
Her ne kadar halay ekibi görüntüsü vermiş olsak da sevgi yumağı halindeyiz aslında;)

Yazı Tarihi: 07/01/2011

Hiç yorum yok: