11 Mart 2011 Cuma

Ruhum bedenimden daha güçlü

Merhaba,
Solda gördüğünüz bisiklet üzerindeki kız çocuğu benim.
Sanırım bundan 5-6 ay kadar önce...
Sonbahardayım. Tüm mevsimler içinde en sevdiğim.
Eylül sonu, Ekim başı.
Uzaktayım.
Londra'da.
Çok ama çok huzurluyum.
Bu histen daha da çok üzgün...
Annemi kaybedeli henüz 3 ay olmuş.
Babam zaten 7 yıldır yok.
Özlüyorum ikisini de, çok ama çok.
İdrak edememişim henüz annemin gittiğini, yokluğunu.
Gündelik hayat, ben, herşey, normalmiş gibi yaşamaya çalışıyorum.
Oysa içim oyuluyor, damar damar kanıyorum.
Hissetmeye yanaşmadığım, o beni paçamdan yakalamaya çalıştıkça benim son sürat kaçtığım acının birgün beni boyundurluğu altına alacağını bildikçe daha hızlı kaçıyorum.
Tanımadığım yerlere, tanımadığım insanlara...

Bu fotodan 1-2 gün sonra biriyle tanışıyorum. Asil bir İngiliz.
Ayaküstü sohbetimizde; hayatında tanıdığı en pozitif ve neşe dolu insanlardan biri olduğumu söylüyor.
İngiliz'lerin kanıksayacağı, olsa olsa Amerika'lılara özgü abartı bir coşkuyla teşekkür ediyorum.
İçimden "içimdekileri bilmekten ne kadar uzak olduğunu" düşünüyorum.
Yine de bu hoşuma gidiyor biliyor musunuz?
Demek ki hala güçlüyüm.
Demek ki hala eğer istersem, etrafımdakileri manipüle edecek gücü barındıryorum içimde.
Harika!
Ve eğlenceli ;)
Kendi üzerimde, kendi hayatımın üzerindeyim.
.....
(devamını yazacağım)
............(yaklaşık yarım saat sonra devamını yazmaya başlıyorum)
*****
Yepyeni insanlar giriyor hayatıma.
Daha önce tanımadığım hayatlar değiyor.
Her yeni insan yeni duygular öğretiyor bana.
Öyle demeyin, duygular da öğreniliyor zamanla.
Oturup düşündükçe, kafa yordukça, o duyguyu istedikçe gelip yakalıyor, yakana takılıyor.
*****
Bir kafede oturuyoruz onunla bugün.
Gün ortasında, daha önce hiç gitmediğim bir yerdeyim.
Buna rağmen daha önce gitmediğim yerlerdeki yabancılık hissi yok.
Rahatım.
İşiyle ilgili birşeyler anlatıyor; nasıl heyecanlı, nasıl çocuk gibi coşkulu görmelisiniz.
Yeni şeyler öğreniyorum ondan. Bu güzel.
Normalde yeni tanıştığım insanlardaki 15.dakikada sıkılma testimi başarıyla atlatıyor.
Hayır, hemen oracıkta bırakıp onu, gitmek falan istemiyorum.
En azından bir onbeş dakika daha oturabilirim ;)
Anlattıkları enteresan, ilgimi çekiyor.
Ve aynı zamanda komik.
Bence ince nükteli ve kaliteli espriler yapıyor.
Hem onca konuyu dağıtmadan ve benim ilgimi kaybetmeden anlatıyor hem de gözü üzerimde; garsona baktığım anla onu masaya çağırması bir oluyor.
İtiraf ediyorum çevik ve etkileyici bu davranışı.
*****
Öyle ya da böyle hayatıma değen onlarca kişi arasından biri, sadece tek biri alıp gidecek beni sonunda, yakında...
İşte o alıp gidecek olanın kararını ne bu manipülasyon gücü, ne o nükteli espriler, ne de 15 dakika testleri belirliyor;
tek suçlu var, o da az yukarda size bahsettiğim "özlem"in bizzat ta kendisi....

Nes, the "NetWork"
Nes, the "NewYork"

Yazı tarihi: 11 Mart 2011

Hiç yorum yok: