14 Ağustos 2008 Perşembe

20'liğim...

Malum; kadınların malum günlerinde yanlarına pek yaklaşılmaması gerektiği her aklı başında vatandaşın idrakındadır. Tabii eğer canına susamamışsa :-)

Birçok şeyin üst üste ters gittiği ve sanırım biraz da yukarıda bahsettiğim fiziki defeksiyonun etkisiyle, kafatasımın çatladığı bir asabiyet içindeyken şöyle bir yazı yazmıştım, 04 Nisan 2008’de;

Sinirden çatlıyorum bu aralar.
Burnumdan soluyorum.
Gözlerim alev alev bakıyor, yanaklarım al al dolaşıyorum.
Soluğum nefes nefese, kalbim yerinden çıkacak gibi. Kafamın tası genellikle atık.
Sesimdeki tizlik kayboldu, daima yüksek volume, büyük harf konuşuyorum.
Buluttan nem kapıyorum. Aslında nem zaten çoktan kapılmış durumda, o bulutun nemini şimşek olarak çaktıracağım zaman, mekan kolluyorum.
Herkese, herşeye kafa atasım var.
Hiçbir şeyden /kimseden korkum yok. Mümkünse tahrik ediyorum ki kavga çıksın, ben de rahat rahat cıngar çıkarayım.
Utanmasam ayakkabılarımın arkasına basıp, ceketimin tek omuzunu yanlayıp, elimde tespih ‘heyyyytttt ulan var mı bana yan bakan?’ diye nara atacağım.
Şimdiye kadar sahip olduğum tüm adab-ı muhaşaret kurallarını hiçe sayacağım ve bu hiiiç umrumda değil. Herkes sinirimi görsün, arızamı bilsin, korksun benden istiyorum. Veya canı isteyen korkmasın, ben korkutmasını bilirim.
Sevene sevmeyene, isteyene istemeyene, beğenene beğenmeyene duyurulur.
Yeni durum budur, işinize gelirse....

****

Tabii siz benim böyle yazdığıma aldırmayın, havlayan köpek ısırmaz. Meğer derdim bu yazı yani içimi dökmekmiş. Yazı bitti ben değiş tonton misali süt liman oldum. Hayat ne güzel, çiçekler, böcekler, kelebekler cıvıl cıvıl moduma geri döndüm.
Sonra da bir daha yukardaki Külhan Beyi hissiyatım beni hiç esir almadı, öyle bir dönemmiş geçti bitti.
Peki ben o dönemden ne öğrendim? Mesela birine kafa atmadan önce soluklan, otur aşağı, al kağıdı kalemi eline yaz birşeyler... Süper iyi geliyor, eteğini silkeleyip masadan kuş gibi kalkıyorsun.
Veya derin deriiin 10 kere nefes alıp verince kırmızı yanakların oluyor sana gül pembe :-)

Şimdilerde kendimden hiç şikayetim yok şükür. Mülayim mülayim geçinip gidiyoruz. Tatil ve yaz rehaveti olsa gerek diyeceğim ama ben kışı da çok severim, özellikle sonbaharın gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Neyse konuyu dağıtmayayım, bu da ayrı bir yazı konusu olsun...

Pamuk helva modundayım dediysem de gıcık, duyarlı ve fena halde ifrit olduğum konular yok değil elbette. Nasıl olmaz, bir dolu hem de...
Geçenlerde Ayşe Arman bir yazı yazmış; o da sıralamış gıcık olduklarını ve “önce yazmayım dedim ama belki de iyi bir şeyler için söylemek gerek...” diye devam etmiş.
İyi de yapmış, 2 kişinin bile kulağına küpe olur da yanlış birşeyleri değiştirirse ne harika.
Ben de anladım ki benim de listem gelmiş. Oturdum alt alta sıraladım ama baktım bu liste bir türlü bitmeden uzaya doğru uzuyor, sizi baymamak adına kendimi 20 madde ile sınırladım. Sizinkileri de merak ediyorum, hadi siz de yazın, yorumlarınızı bekliyorum.

****

1) Emniyet kemeri ile kendilerini hayata bağlamak yerine, sağdaki yolcu kemerini kendi kemer yuvasına uzatarak veya kendi kemerini koltuğunun arkasından dolandırıp üzerine oturarak bıt bıt eden ‘hayata bağlan’ ikazını kandırarak hayatları ile oyun oynayanlara
2) Arabada çocuklarını arka koltuğa ve çocuk koltuğuna oturtmayanlara
3) Tanışmasan bile gözgöze geldiğinde nezaket icabı birine selam verdikten sonra sana boş boş bakıp kafasını çevirenlere, daha da fecisi ‘Pardon tanışıyor muyuz’ diye soranlara...
4) Biriyle tanışmamak için kasanlara; yüzbin kere aynı ortamda gördüğü halde karşısındakini görmezden gelip yok farz edenlere
5) Sessiz bir koridorda kafana çivi ile vuruyormuşcasına topuklu ayakkabıları ile tak tak yürümekten imtina etmeyenlere
6) Sürekli dişinde birşey kalmış gibi dilini dişlerinin arasına götürerek garip bir tıslama/cıklama sesi çıkaranlara (bunu başka türlü nasıl yazacağımı bilemedim)
7) Karşısındakini dinlemeyenlere, hep kendi konuşanlara
8) Duş almayanlara, diş fırçalamayanlara, deodoran kullanmayanlara
9) Uzun tırnaklara, bakımsız saçlara
10) Erkek gibi olan kadınlara, kadın gibi olan adamlara
11) El ucu, parmakucu veya her ne şekilde olursa olsun uyduruktan, ölü balık gibi zavallı bir zayıflıkla el sıkanlara/ tokalaşamayanlara
12) Aldatanlara; sevgilisini, karısını, kocasını, eşini dostunu, kendini, dünyayı... ve karşısındakine bunu yutturduğunu sananlara
13) Matkap sesine
14) Uçak motoru gibi tar tarrr gürültülü motorsikletleri ile etrafa verdiği rahatsızlıkla koltuğunu kabartanlara
15) Tek eli sürekli kornada ve/veya selektörde, saniye başı bunları kullanarak tüm trafiği taciz eden trafik magandalarına
16) I-pod’unun etrafa yayılan bangır bangır kulaklık sesini umursamadan çevreye rahatsızlık verenlere
17) Toplum içinde (restoran, kafe, metro, vapur vb. yerlerde) alakalı alakasız herkesi sağır edercesine böğür böğür konuşanlara, ‘sağır sultan bile duysun’diyenlere
18) Teketek diyaloglarda kişisel güvenlik alanını/sınırını aşanlara, sen geri gittikçe üstüne üstüne yaklaşanlara
19) Telefonla ama özellikle cepten arayıp karşısındakinin uygun olup olmadığını sormadan dangul dungul uzun bir muhabbete dalanlara
20) Sigara içmeyenlerin yanında fosuf fosur, dumanını karşısındakinin burnuna burnuna tüttürerek içenlere
Ve +1 bonus da kendimden kendime kıyak: GÜLBEN ERGEN’eeeeee (bunu yazmadan bu listeyi bitiremezdim)

Farkındayım, liste tabiatı gereği biraz sinir bir liste oldu.
Söz veriyorum bir sonraki listem daha neşeli olacak. 6 aydır sürekli yazıp yazıp bozduğum ve ilk 5 harici sıralaması mütemadiyen değişen 20’lik bir liste: “Nefesimi Kesecek Anlar

Çok yakında.......
Yeni 20'liğim burada......

Yazı Tarihi: 14 Ağustos 2008

Not: İlk 2 paragrafım sebebiyle bu yazımı buraya koyup koymama konusunda tereddüt etmiştim. Geçenlerde(21 Ekim 2008) 12 yaşındaki kızı regl oldu diye bir parti veren aile gündem konusu oldu. Konuyla ilgili Ayşe Arman'ın güzel bir yazısını okumak isteyenler aşağıdaki link'e tıklayabilirler.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/10178904.asp?yazarid=12