22 Ağustos 2008 Cuma

Citius, Altius, Fortius

Olimpik motto haline gelmiş bu 3 latince kelime “Faster, higher, stronger “ yani “daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü”anlamlarını taşıyor.
1894’te Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin kuruluşuyla birlikte resmi slogan olarak kabul edilmiştir. Sloganın arkasında yatan düşünce, bir sporcunun amacının birinci olmaktan çok, elinden gelenin en iyisini yapması, özetle kazanması değil, katılması olduğudur.
İlk kez 1896’da düzenlenen yaz olimpiyatları bu yıl 29. kez Çin’in başkenti Pekin’de, 205 ülkeden 11 bin sporcu ile tarihin en yüksek katılımına sahne olarak “One World One Dream- Bir Dünya Bir Rüya” sloganı ile gerçekleştiriliyor.

08 Ağustos’ta başlayan ve iki hafta boyunca adeta bizlere görsel bir şölen sunan 2008 Pekin Olimpiyatları’nda; yüzme ve atletizmde kırılması güç denilen rekorların art arda gelmesi hepimizi büyülü bir heyecanla ekran başına kilitledi.

Hiç şüphesiz olimpiyatlara damgasını vuran 2 isim ABD’li Michael Phelps ve Jamaikalı Usain Bolt’tu.

ABD’li Michael Phelps katıldığı 8 yarışta 8 altın madalya kazanarak Mark Spitz efsanesine son verdi.
Jamaikalı Usain Bolt ise 100 metrede dalga geçercesine kırdığı 9.69’luk ve 200 metredeki 19.30’luk dünya ve olimpiyat rekoru ile Michael Johnson’un 1996’da Atlanta’da kırdığı 19.32’lik derecesini tarihe gömdü.

Bu sınır tanımaz 2 süper şampiyondan Phelps’i izlerken biz yorulduk, o kazandıkça yorulmadı. Bizim nefesimiz kesildi, o suyun üzerinde koşarcasına yüzmeye devam etti.
23 yaşındaki Phelps’in Olimpiyat tarihinin en çok altın madalyalı sporcusu olma ünvanının arkasındaki etkenler sıralamakla bitmiyor.
Akıl almaz azmi, hırsı, inancı, disiplini, çalışkanlığı, kendine olan güveni, motivasyonu ve arkasında onun için çalışan profesyonel ordu Phelps’in başarısının rastlantı olmadığının apaçık kanıtları.

1) Bunlarla birlikte fiziki bir çok avantaja sahip. Öncelikle vücudu Su Vücudu (Aquatic Body).
Boyu 1.93 metre. Bacakları kısa, gövdesi iri. Kol açıklığı tam 2.10 metre. Elleri büyük. Ayak numarası 48.5. Böylece daha az ama daha etkili kulaç atabiliyor. Eklemleri çok esnek. Bu sayede yarış başlangıcında ya da dönüşlerden sonra o meşhur yunus yüzüşünü yapabiliyor. Ama en önemli üstünlüğü kardiyovasküler kapasitesi. Kalbi vücuduna dakikada 30 litre kan pompalıyor, yani normal insanınkinden üç kat fazla. Vücudu çok az laktik asit salgılıyor. Oksijenin yanmasından sonra kanda oluşan laktik asit oranı bir yarıştan sonra bile gramda 5 milimol çıkıyor. Bu, normal bir yüzücünün ikide biri, hatta üçte biri düzeyinde. Kısacası Phelps rakiplerinden daha geç yoruluyor. Ama sudan çıkınca sorun başlıyor. Çünkü esnek eklemleri nedeniyle sık sık düşüyor. Bu yüzden koşması bile yasak.
8 altın madalyayı boynuna asıp efsaneleştikten sonra şimdilerde tek derdi biran önce tatile çıkarak ortadan kaybolmak.

Diğer bir süper şampiyon Usain Bolt ise rüzgarın şımarık oğlu ünvanı çoktan aldı bile.
1.96 boyunda, 86 kg ağırlığında ve her bir adımı 2.43 m civarlarında.
Böylesine üstün fiziki özelliklere sahip Bolt 100 metrede finaline doğru yavaşlayarak ‘Siz beni asıl 200 mt’de seyredin’ dercesine kollarını açarak şov yaptı.

Bolt’un başarısının arkasındaki etkenler ise henüz doğrulanmamış bilimsel tezlere göre kimi siyah atletlerin 1 yerine 2 aşil tandona sahip olması olarak konuşuluyor. 1964’te yapılan bir araştırmada siyahların daha yüksek topuğa ve daha kalın, yağlı ayak tabanlarına sahip oldukları, baldırlarının ince tendonlarının da uzun olduğu ortaya çıkarılmış. Ayrıca Bolt’un sarsılmaz kendine güveni ise bu başarısınn arkasındaki en çok konuşulan etken.

Bir başka süper rekor ise bayanlar sırıkla yüksek atlamadan geldi.
Rus Yelena Isinbeyava 5.05’lik derecesi ile yine kendisine ait dünya rekorunu kırdı.
Hedefinin ne olduğu sorularına ’Bir rakam veremem ama hedefim olimpik gökyüzü" yanıtını veren Rus atlet, kendisini yarışma öncesi battaniyeyle örtmesini ’Bir an o kalabalığın içinde yalnız kalıp atlayışıma konsantre oluyorum. O örtünün altına girince atlayışlara daha iyi konsante oluyorum. Bunu yarışmaya başladığım günden beri yapıyorum" diyerek açıklıyor.

Diğer bir süper kahraman ise; kadınlar 10 km maratonunda normal kategoride yüzen, ilk ampute (kol, bacak, ayak veya elinin tümü ya da bir kısmı olmayan) sporcu Natalie du Toit idi.
Bu yarışta gözler altın madalya kazanan Rus sporcu Larissa Ilchenko’dan çok Natalie’deydi.
Natalie yarıştan önce ısınma hareketleri yaptı, takma bacağını çıkarıp kenara koydu ve hakemin düdüğüyle birlikte havuza atladı. 25 yarışçı arasından 16’ncı oldu.
Çok çalışarak, isteyerek, hayalleriniz ve hedeflerinizin bıkmadan usanmadan peşinden koşulması gerektiği mesajını tüm dünyaya verdi.

Heyecanlı müsabakalardan biri de benim uzun zamandır en favori sporcularımdan olan İsviçreli raket Roger Federer’in ABD’li tenisçi James Blake ile olan maçı idi. Çim kortların efendisi Federer her ne kadar bu sene kariyerinin en kötü senesini geçirerek tüm GrandSlam’larda, ve üstelik ilk kez Wimbledon’da rakibi İspanyol Rafael Nadal’a da yenilerek hayranlarına müthiş bir hayal kırıklığı yaşatsa da hala dünya klasmanındaki yerini koruyordu.
239 haftadır dünya klasmanının zirvesinde yer alan Roger Federer'i tahtından etmeyi başaran İspanyol tenisçi Rafael Nadal final maçında Şilili Fernando Gonzalez'i devirerek altın madalyanın sahibi ve dünyanın yeni bir numaralığı ünvanını hakettiğini kanıtladı.
Renkli maçlardan bir diğeri de ABD’li Venüs ve Serena Williams kardeşlerin çift bayanlarda aldığı altın madalya ile son buldu.

29. Yaz Olimpiyat Oyunları'nda yüzmede iz bırakan sporculardan bir diğeri ise 41 yaşında 3 madalya kazanan ABD'li Dara Torres oldu. Olimpiyatın babaannesi denilen Torres yan kulvarında yüzen 16 yaşındaki rakibini geçti ve toplamda katıldığı 5 olimpiyatta 12 madalya kazanmış oldu.
Takım oyunlarında ise olimpiyatların hemen başında oynanan tarihi A.B.D. – Çin basketbol maçını tam 1.5 milyar kişi izleyerek basketbol alanında dünyada en çok izlenen basketbol maçı olma ünvanını elde etti.
Rüya Takım´ın evsahibi ile yaptığı maçta Kobe Bryant, LeBron James, Jason Kidd, Carmelo Anthony gibi yıldızları barındıran ABD Milli takımı 101-70 ‘lik skorla gözümüze ve gönlümüze seyirlik bir şölen sergileyerek sahadan ayrıldılar.

Bu adrenalin dolu yarışları coşku içinde izlerken tabi ki bir yanım hep buruk kaldı.
Daha 2 ay önce yaşadığımız Euro 2008 heyecanı aklıma geldi. Turnuva boyunca oynadığımız her harikulade maç, tek yürek oluşumuz, tüm dünyaya Türk’ün gücünü göstererek ne kadar göğsümüzü kabardığını hatırladım.
İşin içinde, hele hele de iddialı olunca zaten futbol ülkesi olan ülkemizde 7’den 77’ye hepimizin futbola olan ilgisi nasıl da arttırmıştı.
Ben bile turnuvanın olduğu 3 hafta boyunca tüm ömrümde izlediğimin toplamı kadar futbol maçı seyredip, ofsayt’ı bile anlar hale gelmiştim.
Gönlüm ne çok isterdi aynı iddiayı olimpiyatlarda da sürdürebilmemizi, bu kadar boynu bükük kalmamayı.
Phelps’in tek başına 8 altın madalya kazandığı Yaz Olimpiyatları’nda kapanışa 2 gün kala biz neler yaptık birlikte bakalım isterseniz:

İlk madalyamızı halterde 48 kg.da Sibel Ozkan’ın gümüş madalyası ile aldık.
2.madalya Grekoromen güreş 84 kg’da Nazmi Avluca’dan bronz,
3) Bayanlar 10 bin metrede Elvan Abeylegesse gümüş
4) Serbest güreş 66 kg’da Ramazan Şahin’den ilk altınımız geldi
5 ve 6) Tekvandoda 2 madalya:
57 kg’da Azize Tanrikulu gümüş, Servet Tazegül’den 68 kg’da bronz
7) Boksta 57 kg’da Yakup Kılıç’tan bronz ve
8) Elvan’ın 10 bin metredeki gümüş madalyasının ardından 5 bin metrede kazandığı 2. gümüş

68 sporcumuzla katıldığımız bu olimpiyatlarda finale 3 gün kala ancak A.B.D.’li Phelps’in tek başına aldığı madalya sayısı kadar madalya alabildik.
Hani bir Türk dünyaya bedeldi...? :-(
Bu hezimetimizin başından beri tartışılan: güçlü spor yaratmanın ancak geniş halk kitlelerinin sporu benimsemesi ve çocukluktan itibaren spor yapmasıyla olduğu.
Hemen bu yazıyı okuyunca kendinize değil, yanınızdakilere sorun “ne kadar aktif spor yapıyorsunuz” diye... Spor kürsüsüne çıkmak işte bu suale verilen çok evet cevabı ile olur.
Ben izlediğim her yarıştan sonra dünyaya bir daha gelsem boynuma altın madalya takıp, İstiklal Marşı’mızı çaldırıp, bayrağımızı dalgalandıracak başarılı bir sporcu olabilmeyi diledim.
Bu dünyaya bir daha gelebilecekmiyim bilmiyorum ama hiç olmazsa şimdiki hayatımda sınırlarımı zorlayarak kendi ‘en iyi derece(leri)mi’ yapmayı kafaya koydum.
Olimpiyatların kapanış gününde ben 1992 olimpiyatlarının yapıldığı şehir ve civar şehirlerinde olacağım kısmetse.
Döndüğümde de performans göstergeli chip’li yeni koşu ayakkabılarımla kronometrem eşliğinde Caddebostan sahilinde ...

Hadi kalkın spora, hepinizi beklerim :-)

1) http://www.hurriyet.com.tr/pazar/9679326.asp

Not: Yazımda okuduğum birçok gazete, dergi, internet sitesi vs.’den alıntılar bulunmaktadır. Tüm bilgileri harmanladığım için yukarıdaki ‘Hürriyet’ harici net kaynak gösteremedim.

Yazı tarihi: 22 Ağustos 2008