24 Ağustos 2009 Pazartesi

Hayat bizim ondan yaptığımız şeydir

Farkındayım; son zamanlarda blog'uma alıntı köşe yazılarını sıklıkla eklemeye başladım.
Bu alıntı bir yanıyla beni üretim tembelliğine mi götürüyor diye düşünürken diğer taraftan da böylesine ben gibi düşünen yazıları, kalemleri okudukça hislerime tercüman oldukları için aynen alıntı yapmakta ve sizinle paylaşmakta çekince görmüyorum.
Zaten evlerde tüm ışıklar söndüğünde, şehir karanlığa gömüldüğünde ve herbiriniz yataklarınızda uykuya daldığında ve ben kabuğuma çekildiğimde kendi dünyamda belki de kendimi daha yalnız hissetmemek için böylesine bir paylaşım ihtiyacı duyuyorum.
Şehir uyuyor ben yazıyorum.
En azından uzaklarda bir çift gözün satırlarımı okuduğumu ve ona değdiğimi düşünüyorum. Belki boş bir avuntu ama olsun iyi hissettiriyor.
Yazmam için, yazmanın karşılıksız tutkusunu taşıyabilmem için bana güç veriyor. Böylelikle yazılarına bağlandıklarım için kendime takip sorumluluğu kazandırıyor.
Biliyor musunuz hiç tanımadığınız birini onun kaleminin içinden geçerek, yazdığı her satırı damla damla içerek, ölçek ölçek tanımak çok farklı bir tılsım.
Onun dünya görüşü, değer yargıları, günlük yaşantısı ve duygu hazinesine aynı pencerlerden bakmak, aynı yolda yürümek, aynı his erozyonları içerisinde medcezirlere uğramak tarifi zor bir bağ yaratıyor.
Bir nevi tiryakilik, sanal bir urgan...
***
Sevdiğim ve düzenle takip ettiğim yazarlarda hissiyatım işte bu şekilde.
Birini sevmek onu kültürüyle birlikte sevmektir demişler.
Evet doğrudur.
Onun kültürünün diplerini, taşkınlıklarını, dolambaçlı yollarını, en naif ve yalın hallerini tanıyıp okudukça ona olan bağımlılık yüksek dozlarda artabiliyor.
Sevgi, hayranlık, beğeni, saygı, aidiyet, doyum, entellektualite veya hiçbirşey...
Adına ne derseniz...
Bence hepsi...
İşte bu yüzden bugünkü Prof.Dr. Osman Müftüoğlu'nun Hürriyet'teki köşe yazısından alıntılar yaparak sizinle paylaşacağım.
Onu ve yazılarını kendime çok yakın hissettiğimden hayranlığım da bir o kadar yüksek.
Yazının tamamını okumak isterseniz aşağıdaki link'e tıklayabilirsiniz.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12334599.asp?yazarid=95

Huzurla kalın...

Ramazan beden ve ruh için müthiş bir ‘iç doktor’dur

“Hayat bizim ondan yaptığımız şeydir.” Bu cümleyi evvelsi akşam yakın bir arkadaşımdan öğrendim. O da bir kitaptan okumuş. Bir Tibet özdeyişiymiş. Doğru! Hayatımızı biz üretiyoruz. Kararları biz veriyor, biz uyguluyoruz. Anlamını, dokusunu, kokusunu, tadını, rengini biz oluşturuyoruz.

EĞER iyi hayat yolunda bir şeyler yapmak istiyorsanız önünüzde kocaman bir fırsat var. Bir aylık mükemmel bir farkındalık yolculuğu fırsatıdır bu. Bedensel ve ruhsal ağırlıklarınızdan kurtulmanız, yeniden kendiniz olmanız, farkındalıklarınızı çoğaltmanız, coşkuyu, neşeyi, sevmeyi, gülmeyi, anlamayı, öğrenmeyi, paylaşmayı ve vermeyi arttırmanız için otuz günlük kocaman bir fırsat.
Ramazan ayı iyi bir hayatı yeniden inşa etmek, iyi bir hayatın yolculuğuna yeniden başlayabilmek, iyi bir hayata can suyu verebilmek için mükemmel bir fırsattır.
Kabullenmek için, şükretmek, affetmek için, arınıp değişmek için, ağırlıklardan kurtulup hafiflemek için, cömertlik, alçak gönüllük ve sevgi için çok iyi bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirin. Bu fırsatı lütfen iyi değerlendirin.
Ramazan diyet ayı değildir
..........
Bu güzel ay sahip olmanın değil kendiniz olmanın, şükredip inanmanın, huzura, sevgiye, saygıya ve paylaşmaya odaklanmanın ve hayatı bize sunan sonsuz güce sınırsız inanmanın zamanıdır.
.......

UNUTMAYIN

Huzur, kanserden de ülserden de korur

İyi bir hayat inşa etmenin en etkili yolu huzura odaklanmaktır. Ramazan ayının en önemli yararı ise bedene ve ruha verdiği huzur desteğidir. Bu huzur sizi kanserden de, ülserden de, başka hastalıklardan da koruyacaktır! Huzuru bol, keyfi, neşesi, eğlencesi zengin, koşuşturması, üzüntüsü, endişesi, korkusu az bir hayatın bedensel ve ruhsal bağışıklığı güçlendireceğini bilmelisiniz. Bu ayda sevdiklerinize, inançlarınıza, değerlerinize ve aidiyet duygunuzu geliştiren diğer güçlerinize sarıldıkça, bedeniniz de, ruhunuz da iyileşecek, hastalıklara karşı direnç kazanacaktır.

........

BİR BİLGİ

Hem bedensel hem ruhsal arınma ayı
Bu ay tutacağınız oruçlar sadece bedeniniz değil, ruhunuzu da arındırır. Size yalnızca bedeninizde biriken toksinleri atma fırsatı vermez, ruhsal arınmayı da hızlandırır.
........
Eğer bu ayı daha da sağlıklı bir ay haline getirmek istiyorsanız, hastalara, yaşlı ve yoksullara yardım etmeyi unutmayın. Aile büyüklerinizi, akrabalarınızı ziyaret edin, hiç olmazsa telefonla arayın. Kaybettiğiniz dostlarınızı, akrabalarınızı hatırlayın ve onlara ışık yüklü, güzel dualar yollayın. Bu ay her akşam yarım saatinizi “iç hesaplaşmalarınız” için ayırın. Bunu korkmadan, çekinmeden, kendinizle bir kavga haline getirmeden yapın. Doğru ve iyi yanlarınızı (iyimserlik, yardımseverlik, affedicilik, hoşgörü, iltifat, sevgi…), yanlışlarınızı (kıskançlık, korku, endişe, olumsuzluk…) yan yana koyun ve iyilerini çoğaltmaya, kötülerini azaltmaya çalışın. Bu ay her zamankinden daha çok af ve özür dileyin. Daha çok şükredin.

Yazı Tarihi: 24 Ağustos 2009