23 Ağustos 2009 Pazar

The "One"



Her seferinde ilkmişçesine aynı heyecan ve aynı soluksuzlukta dinliyorum U2'nun "One" şarkısını. Duygularımın beni sarsan şiddetini aynı derinlikte ama farklı farklı fazlarda, hazlarda yaşıyorum.
Dağarcığımda bu şarkıyla boy ölçüşebilecek tek tük şarkı arasından ısrarla bunu birinci seçiyorum.
Hem mutluluk, hem üzüntü, hem çokluk hem de yalnızlık şarkısı oluyor o benim için.
Ve hiç şüphem yok ki yaşım, yaşadıklarım, aşklarım ne olursa olsun bu şarkı benim hep en özelimde, en tekelimde kalmaya, dinlenmeye ve hissedilmeye devam edecek.
Her kulaklarımda yankılandığında içimde yankılanacak, içimdeki o "The One"ı en derinimde hissettirecek.
Ertuğrul Özkök yine şahane bir pazar yazısında mükemmel kalemini bu sefer de "One" a değdirmiş, iyi de etmiş...
Böylesine güzel bir şarkı belki de ancak böyle hissiyatlı anlatılabilrdi.
Ben bayıldım, tabi ki sizinle paylaşacağım...

Şarkıyı dinlemeniz için bu linke:
http://www.vtunnel.com/index.php/1010110A/271cd50835c100e06917cd027ffe8c70964d42a131a5dd876bcabf189f1a4f7ab1d3dc99e6f8415a15936

Yazıyı okumanız için de bu link'e tıklayabilirsiniz:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12331707.asp?yazarid=10&gid=61


Ah Biricik, senin yüzünden

O gece Zagreb’de hayatımın en heyecan verici gecelerinden birini geçirirken fark ettim.

U2 "The One" diyordu.
O, "one" kelimesini nasıl çevirmek lazım diye düşündüm.
En alelade manasında "bir" desen, yok, hiç alakası yok.
Biraz daha derine inip, "tek" desen.
O bile bayağı sığ kalıyor.
Zagreb konseri, bir daha hiç çıkmamak üzere kanıma, mazime, geleceğime giriyordu.
Kelimeler kifayet etmiyordu.
Bula bula o kelimeyi buldum.

"Biricik..."

* * *

Yine o gece en çaresiz anımda damarıma takılmış serum gibi kanıma işleyen o stat uğultusu beni acayip bir tribe sokuyor.
Bitmez tükenmez meditasyonlarımdan biri başlıyor.
Çakralarım açılıyor ve fark ediyorum.
O "one", o "biricik" var ya, işte o neyse, bizi pervaneye çeviriyor.
Kendini terk etmiş bir semazen gibi, o biriciğin etrafında dönüp dolaşıyoruz.
Sanmayın ki, şuursuzca, hayır tam aksine bütün şuurumuzla.
Bilinç dediğimiz o kendini bilme halinin en keskin kararıyla, taammüden dönüp duruyoruz.
İşte o "biricik" var ya, bütün ihmallerimizin tek müsebbibidir o.
Bazımız için işimiz, bazımız için inancımız, bazımız için bir kadın veya bir erkek, bazımız için bir tutku, yazmak, dinlemek, bestelemek, oynamak, kazanmak tutkusu, yani iktidar.
Bazılarımız içinse kendimiz. Sadece kendimiz.
Her halükárda, bir şeyleri, birilerini ihmal ettiren, ıskalatan bir şey.
Ama bütün bunlara değer bir şey.

* * *

Sonra bir an gelir, kendi kendinizden müsaade isteyip teneffüse çıkarsınız.
Etrafınıza, mahalleye, ihmal edilmiş şeylere bakarsınız.
Mesela, mutlaka dinlerim diye bir kenara koyduğunuz bir CD’ye, bir kitaba.
İhmal ettiğiniz bir arkadaşa.
Eski bir sevgiliye, ne bileyim, eşe dosta...
Dün benim böyle bir günümdü.
Selmi Andak’ın bestelerinden yapılan "O Şarkıyı Henüz Yazmadım" CD’sini dinledim.
Ve, Sevinç Tevs’i hatırladım.
Daha doğrusu, bütün hayatı boyunca yaptığı tek plağı.
"Ve Ben Yalnız..."
Bir kadın düşünün ki, 1958 yılında Miami’de bir caz yarışmasına girmiş ve cazın anavatanında birinci olmuş.
Hem de ikinciliğe kimi bırakarak.
Buğulu bir ses.
Gerçekten, anavatan cazcılarına parmak ısırttıracak bir geniz.
Ve düşünün ki, bütün hayatı boyunca şarkı söylemiş, geride hayranlar bırakmış, ama ondan geriye kala kala sadece bir 45’lik kalmış.
Ben onu değil, ama kızını tanıdım.
O harika besteci Şehrazat’ı.
İşte onun "Su Gibi"sini hiç ihmal etmedim.
Kim bilir kaç yalnız gecede, kaç umutsuz, terk edilmiş, terk etmiş anımda, dinledim.
Bazen yalnızlığımı aldı götürdü, bazen de beni daha beter yalnızlıklara yolladı.
Dün Selmi Andak’ın CD’sini dinledim.
Şöyle diyeyim.
"Issız Adam" filmini seyrederken giderdiğim hasret duyguları kadar duygular giderdim.
İhmalkárlığın onlara değil, kendime büyük fenalık olduğunu hissettim.
Asu Maralman’ı yine çok sevdim.
Ajda desen, bir şey söylemeye gerek yok.
Her zaman büyük.
Sezen...
Cesur, pervasız, unutulmaz.
Yeliz’in "Hayalimdeki Adam"ı olağanüstü.
Ve "Kandil"...

* * *

Romantizm, bazen gülünç hale düşmeyi gönüllü olarak kabullenmektir.
Arabesk de öyle.
Ama emin olun, en küçümseyenimizin bile öyle anları vardır.
Kimselere itiraf edemez, acısını başkalarından çıkarır.
Bir kabul etse ki, bu ilkel romantizme, bu harika arabeske herkesin ihtiyacı vardır, içindeki o letant romantik rahatlayacak, uçacak.
Selmi Andak bestelemiş, Zeki Müren yazmış, hemşerim Ferdi Özbeğen harikulade söylüyor.

"Vefa arıyorum
Dost arıyorum
Şefkat arıyorum
Aşk arıyorum..."

("One" ın Zagreb konseri kaydı olan bana gönderirse çoooook mutlu olurum: neskil@gmail.com)

Yazı Tarihi: 22 Ağustos 2009

Hiç yorum yok: