26 Ağustos 2009 Çarşamba

Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine


Biraz geç oldu; ben 1,5 ay kadar rötar yaptım ama hep aklımda.
Sevgili arkadaşım, biricik destekçi okurum Gülcan Ezer geçtiğimiz Temmuz ayında evlendi. Hayatını uzun zamandır güzel bir birliktelikleri olan Hüseyin Gökçeoğlu ile birleştirdi.
Tam evlilik tarihlerini yazamıyorum çünkü önden, Temmuz'un başında, Çanakkale'de bir düğün partileri oldu.
Sonrasında sanırım 2 hafta sonra Ankara'da nikahları ve akşamına da nikah sonrası partileri oldu.
Ben annemin rahatsızlığı sebebiyle çok istememe rağmen Çanakkale'ye ve Ankara'daki nikaha gidemedim ama kısa da olsa nikah sonrası kutlamalarına katılabildim.
Gülcan yine her zamanki gibi çok zarif ve güzeldi.
Hüseyin'i ise ilk kez gördüm. O da Gülcan'ın eşi olmaya yaraşır şekilde beyefendiydi.
Birlikte ettikleri ilk dansları öylesine güzel ve estetikti ki bayıldım.
Hele hele ben gibi dans özürlüsü biri için fazla komplike bile denilebilirdi.
Ben ki seneeeler boyu folklör oynamış, ülkemizi yurtdışında temsil etmiş biri olarak bu slow dans'taki başarısızlığım yüz karam.
Kısmetse sevgili arkadaşım Hande Turan'ın arkadaşı Orçun'dan hazır Ankara'dayken birkaç saat dans dersi alacağım, belki kuralıyla yaparsak kıvırırız bu işi.
Hayır sonra pat diye düğün dernek olursa hazırlıksız yakalanmayalım, di mi yani? :-P
Neyse konuyu kaynatmayalım, dönelim Gülcan'la Hüseyin'e.
O akşam ikisi de çok hoşlardı.
Gülcan'ı tanımama vesile nadidem Aynur'um tabi ki de ordaydı. Üstelik Aynur sayesinde sadece Gülcan'ı değil onların tüm ekibini tanıdım ve hepsini tek tek, ayrı ayrı sevdim.
O gece ekibin renkli kişiliğyle eşine ender rastlanan üyelerinden sevgili Sertaç Eliyürekli de ordaydı.
Ve onların ekibe yeni katılan Çağrı da...
Ekibin çılgını Eda Özek de olsun isterdim ama Eda Çanakkale'ye gittiği için Ankara'ya gelememişti.
Keza Altıngül ve Nuray'da.
Benim için kısa da olsa çok eğlenceli bir akşam geçirdim.
Gülcan ve Hüseyin'in mutluluklarına şahit olmak içimi ısıttı. Güzel şeylerin yaşandığını görmek sevgiye dair inancımı arttırdı, bana yürek verdi.
İnsanın sevdiği ve doğru olduğuna inandığı birine rastlaması ve onunla hayatını birleştirmesi eşsiz bir mutluluk, sonsuz bir huzur olsa gerek.
Allah tüm isteyenlere nasip etsin ve
Gülcan ve Hüseyin'i ömür boyu mesud etsin.
"Tek yastıkta kocayın çocuklar, mutluluğunuz daim olsun" :))

******


Şimdi sırada törenleri 40 gün 40 gece sürecek Hülya ve Mark çifti var.
Benim canlarımdan olan Hülya şu anda Mark'la birlikte Amsterdam'da yaşıyor.
Geçen hafta orada Hülya için şahane bir bekarlığa veda partisi yapıldı.
Birkaç hafta önce buraya geldiğinde de kendisiyle gelinlik seçimi yaptık.
4 Eylül'de Amsterdam'da nikahları olacak.
Bu arada ilk defa duyuyorum; Amsterdam'da nişan için de belediyenin aynen nikahtaki gibi onay ve tarih vermesi gerekiyormuş. Bizimkilerin nişanları Amsterdam Belediyesi'nin izniyle tamamdır.
Oradaki nişan ve nikah kolay, sırada Hülya'nın babasının izni var :)
Bizim kız zaten yapısı gereği fazla heyecanlı olduğu için şimdilerde uçuş uçuş uçuşuyor.
Eylül'ün 20'lerine doğru müstakbel yabancı damat Mark enişteyle birlikte bilimum arkadaşları ve İngiliz olan akrabalarıyla maaile İstanbul'a gelecekler.
İstanbul'da her akşam bir aktivite var.
Önce kız isteme- ki bu Mark'ın İngiliz akrabaları tarafından kağıttan Türkçe olarak okunacak- olacak. Ve tabi akabinde nişan.
Sonra gelin hamamı.
Kına ve bekarlığa veda partisi de yapılacak.
Ve sonra düğün...

Türkiye'de olacağı 1 haftada hangi birini hangi akşam yapacaklar bilmiyorum.
Eeee yabancı damat anlasın durumu, bizden kız almak kolay değildir;)
Bu arada ben bu seromonilerin bir kısmında Ankara'da olacağım, sanırım düğünden 1-2 gün önce İstanbul'a gelebileceğim.
Harika günler...
Bol neşeli davul zurna çalmalı
At üstünde kız getirmeli.
Aile olmanın yerini başka hiçbir şey tutmuyor.
Bu huzur başka hiçbir duygu ile doldurulamıyor.

Tekrar diliyorum; Allah tüm isteyenlere tamamlanmayı nasip etsin.

Aşkla ve duayla...

Yazı Tarihi: 27 Ağustos 2009

Hiç yorum yok: