4 Eylül 2009 Cuma

"PATASANA", Ahmet Ümit ve sonrasında olanlar


3 akşam önce gece 11'de başladım "PATASANA"yı okumaya ve saat geceyarısı 3'e kadar nefes almadan tek solukta 400 sayfalık kitabın 1/3'ünü bitirdim.
Ertesi akşam da aynı performansla kitabın 2/3'ü bitmişti.
Dün akşam ise iftara yemeğe misafirlerimiz olduğu için ve iftar sonrası geç vakitlerde onları eve bıraktığım için, dönüşümde de evi ve valizimi toparlamayla uğraştım için kitabı okumaya halim ve de vaktim kalmadı.
Şu anda sevdiğim şehir, sevgilimli şehir İstanbul'a gelmek üzere Ankara Esenboğa Havalimanı'ndayım.
Wings Prime Lounge'dan bu satırları yazıyorum.
Havaalanına gelene kadar yolda baya bi okudum kitabı.
Ve son 20 sayfaya geldim.
Sonunu çok merak ediyorum; acaba katil Kemal mi, Yüzbaşı Eşref'le arkeolog Esra arasındaki ilişki ne olacak, basın toplantısında neler olacak, Elif ne yapacak, aşçı Halaf'a ne olacak, cinayetlerin sırrı çözülecek mi, sebebi tahmin edildiği gibi 78 yıl önce aynı şekilde işlenen 3 cinayetin intikamını almak üzere Ermeni sorunu mu vs vs...?
Şimdi bunların cevabını bulmak üzere müsadenizle ben kitabıma dönüyorum. İnşallah o arada dalıp uçağımı kaçırmam :)
Kitap bittiğinde tabi ki bunların cevabını burada yazmayacağım ama kitap hakkındaki görüş, eleştiri ve bilgilendirici yazımı buradan okuyabilirsiniz.
Ondan önce gidip kendime güzel bir çay doldurayım.
Seviyorum ben bu havaalanlarını hele gideceğim yol beni İstanbul'a kavuşturacaksa...
Darısı Ekim ve Kasım'daki seyahatlerime, sevdiklerimle sevdiklerime... :)

****
2.kısım:
Evime, sevdiğim şehrim İstanbul'a geldim. Akşama "hoşgeldin"e misafirim olduğu için soframı, evimi ve kendimi hazırlamam gerekiyor. Bu sebeple bu yazıyı bitirmeye şu an için vaktim yok.
O sırada son zamanlarda bayıla bayıla dinlediğim ve şu anda çalan şarkıyı ayın şarkısı seçerek buraya yazmak ve sizinle paylaşmak istedim.
"Enrique Iglesias feat Ciara - Taking Back My Love"

Devam....(08 Eylül 2009)
Evet, yukarıda okuduğunuz üzere kitabı bitirdim. Tahmin ettiğim gibi tahmin edilemeyecek bir son hazırlanmış kitaba. Demiştim, soruların cevaplarını vermeyeceğim, alın okuyun kitabı, geceleri yarım saat ayırsanız 1 haftada biter. Çok sürükleyici, harika bir kitap.
Hatırlarsınız kitabın son 20 sayfasını Ankara'dan İstanbul'a gelirken havaalanında okumuştum.
Ankara'dayken günlerdir sayıkladığım sevgilimli İstanbul'a geliş yolunda...
Ve geçtiğimiz Cuma öğle saatlerinde hasretim, sevdam, özlemim sevgilime, İstanbul'a vardım.
Gelirken gördüm ki heyecanım ve mutluluğum pencereden gördüğüm bulutların bile üzerlerine yükselmişti.
Yere insem, kavuşsam bu özleme bile benim yüreğim bulutların üstünde asılı kalmaya devam edecekti.
Uçaktan iner inmez cep telefonumu açtığımda neye yoracağımı bilemediğim bir mesajla karşılaştım. Bu mesajın aklıma getirdiği binbir fenalığı süratle savsaklamaya çalıştım.
Birkaç saat sonra gelen 2. mesajla endişelerim soğuk bir korkuya dönüştü.
İçimde umutsuz, ürkek, ödlek biri yaratan buz gibi bir korku...
Anlaşılan o ki akşam olmadan içime düşen bu yakıcı duygu selinin sebebini bilemeyecektim.
Bu koyu kederi hem bilememek hem de yakında bilecek olmak yüreğime deriiin bıçaklar saplıyordu adeta.
04 Eylül 2009, saat 8'de gelen sevgilim duymaktan korktuğum haberi bana verirken her zerremi parçalayan bilgilendirmesinde içimi derin derin nasıl zımparaladığının farkında mıydı acaba?
Kimi günler, geceler, anlar oluyor ki keşke hiç yaşamasaydım diyorsunuz.
Geçtiğimiz Cuma akşamı benim için o anlardan biriydi.
O geceyi yaşanmamış kılmak için sahip olduğum birçok şeyi hiç gözümü kırpmadan feda edebilirim.
Cuma günü, günlerdir hasretle sayıkladığım şehre gelirken mutluluktan bulutların üzerine çıkmıştım.
Oysa nereden bilebilirdim yere indiğimde onların değnek deyince patlayan sabun köpükleri olduğunu...

Yazı tarihi: 04&08 Eylül 2009

Hiç yorum yok: