20 Eylül 2009 Pazar

Sarı Bayram

Bugün bayram.
Şeker Bayramı'nın birinci günün.
Kutlu olsun.
Tüm sevdiklerinizle sağlık, mutluluk ve huzur içerisinde geçsin.

Tamamlanmak insanın kendi elinde deniliyor ama bunu söylemek bir tek öyle olmadığında kolay oluyor.
Yoksa böyle günlerde tek kalmak, sevdiklerinden uzak olmak fena koyuyor.
İnsanın tamamlanası filan gelmiyor.
Zaten dünya başka bir dünya oluyor.
Anlamsız, boş, dondurulmuş ve sası.
Duygu, his, umut, zevk ve inanç fukarası oluyor insan.
Dünya etrafında bir başka türlü dönüyor.
Sen bir kum tanesi olarak kocaaammmaaaan bir vahanın tam ortasında dımdızlak kala kalıyorsun.
Doğanın ezici gücünü hissediyorsun.
Dağ yok, tepe yok, çukur yok, göz alabildiğine, binlerce kilometrelik dümdüz, uçsuz bucaksız bir "sarılık" içinde kalıyorsun.
Bu da müthiş bir sonsuzluk hissi veriyor.
Boşluk, sonsuzluk ve hiçlik...
Bozkır sana oynuyor.
Tek yapabileceğin teslim olmak:
İki kolunu tüm genişliğinde iki yana açıp, yüzünü sarartıp dudaklarını kurutan rüzgara ve bu uçsuz bucaksız güce teslim olmak.
Ve haykırmak "bu devasa evrende bir hiç" olduğunu...

Haykırınca yükselen ruhunla birlikte etrafı 360 derece görüyorsun.
Ufuk çizgisi yok.
Tek bilebildiğin bilinmez bir sınırsızlık, belirsizlik, sarılık.
Korkutuyor.
İçine alacak, seni yutacak kadar kudretli olduğunu hissettiriyor.
Bu düzen içinde zavallı bir zerre olduğunu, yaşadığın veya yaşayacağın hiçbir şeyde hükmün olmadığını ince ince içine sindirmeye çalışan zavallı bir biçare.

Tüm bunlarla başaçıkabilmek için tek yapabildiğim benden çoooook daha büyük olan o güce teslimiyet.

Ben bu bayrama önce büyük bir özlem,
sonra boşluk,
sonra bilinmezlik,
sonra da teslimiyet duygularıyla girdim.

Hepsinin birden sizden fersahfersah uzak olmasını dilerim.
Bayramınız kutlu olsun.

Yazı Tarihi: 20 Eylül 2009

Hiç yorum yok: