11 Eylül 2009 Cuma

"İçimdeki Yolculuk", Yasemin Conker


(www.NeVital.com 'da Hayat Nefes, Hayat Nefis...)

Herşey "iptal, iptal, iptal"le başladı.
3 kere üstüste, aralıksız, büyük bir ciddiyet içinde söyleyeceksiniz.
Ve ettiğiniz lafların gücüne inanacaksınız.
Nasıl mı?
Diyelim ki biri ya da birşey hakkında kötü bir şey söylediniz veyahut aklınızdan geçirdiniz.
Olayın ana felsefesi: "ne düşünürsen onu çağırır ve yaşarsın" olduğu için hayatınızdaki tüm olumsuzluklardan kurtulmak.
Ölsen, gebersen, yansan, kül olsan yine de negatiflik yok, kötü düşünmek yok, sinirlenmek, öfkelenmek, üzüntüden erimek bitmek, şımarmaktan sırım sırım sırıtmak yok.
O yok, bu yok.
Herşeyin en harikasını yaşamak istiyorsan hiç çaren yok kanatsız melek olacaksın.
Biri seni yerle yeksan mı etti, arkandan çevirmediği iş bırakmadı; aldattı, salak yerine koydu, zerre kadar değer vermedi, tüm iyi niyetine rağmen seni enayi mi belledi?
Gözlerini oydu, yüreğini deldi, sırtından bıçakladı, güvendiğin dağlara karlar mı yağdırdı?!
Canım dediklerin sana "canın çıksın" mı dediler?
Tüm dünya, olaylar, onlar bunlar üzerine üzerine geldikçe geldi sana nefes alacak yer bırakmadılar mı?
Ne yapacaksın biliyor musun?
"Şükredeceksin" ve ona "teşekkür edeceksin"
Sana bunları tecrübe ettirdiği, seni bu yolda eğittiği, yoluna çıktığı ve sana aynalık yaptığı için.
Ha olur da bu şükür esnasında, içinden en ufak bir fesatlık geçerse de anında "iptal, iptal, iptal" diyerek olumsuz düşünceleri savsaklayacaksın.
Cık cıkk cııkkk, çok yanlış.
Doğru neydi?...
"Teşekkür ederim"
Çünkü sen insan değilsin ya;
Meleksin, yeryüzünde yaşayan ama çoktan göğe yükselmiş kanatsız bir melek...

İşte bu mantraya girişimiz sevgili arkadaşım Hülya'nın büyük ciddiyetle, bizimse matrağını en tepe noktada yaptığımız bu "iptal"lerle yol aldı...

*****

Ben inançlı bir insanım.
Allah'a inanıyorum.
Üstelik inançla ilgili en gelişmiş duygum, minnet ve şükretme duygularıdır...
İnancımı Allah'la tek başıma bir ilişki içinde yaşıyorum.
Bu sebepledir ki en kendimi unuttuğum zamanlarda onunla başbaşa kalma ihtiyacını içimde şiddetli bir şekilde hissederim.
Bedenimi taşımanın içime ağır geldiği, aklıma zarar verdiği noktalarda ancak bu müstesna birlikteliğin derinlerine tutunarak yakalayabilirim şimdiki zamanı...
Bu birlikteliğin gösterişe de, ispata da, kurallara da dahil olmaması gerektiğine inanırım.
Ve samimi hissiyatım ayakta kalma gücümü bu gerçektelikten aldığım yönündedir.

İşte tüm bu sebeplerden 40 yıllık "tövbe, tövbe, tövbe"nin yerini "iptal, iptal, iptal" in alması garibime, komiğime gitti benim kısaca.

*****

Biz eğlene duralım bu konulara uzun zamandır sıkı zaman ve enerji harcayan Hülya işin komik boyutundan öte mantrasını bize anlatmak ve aydınlatmak üzere hiç bezmeden uğraşıyordu.
Tüm abuk sabuk ve geyiğin doruğundaki sorularımıza bıkmadan cevap veriyor, yaşadığımız her durumu bu çerçevede yorumlamaya çalışıyordu.
Hülya'nın hayatındaki inanılmaz değişiklikleri bir bir tecrübe ettikçe biz de ufak ufak merak salmaya başlamıştık konuya.
Ve bir akşam iş çıkışı apar topar kendimizi hocaların hocası Nil Avunduk'un seminerinde bulduk.
Büyük ve kalabalık bir sınıfta herkes Nil Avunduk'u dikkatlice dinliyor, saçma olup olmadığına aldırmadan aklına gelen her soruyu soruyordu.
2 saate yakın interaktif bir şekilde devam eden seminerin son yarım saatinde ise kısa bir meditasyon yapıldı.
Hem seminer hem meditasyon o an için bana pek etki etmese de biraz daha bilgi sahibi olmanın zararı olmaz diyerek Nil Avunduk'un öğrencilerinden, hoca Yasemin Conker'in orada satılan kitabı "İçimdeki Yolculuk"u satın aldım.
***
"İçimdeki Yolculuk" aylardır elimin altında 2 hatta çoğu zaman 3.kitap olarak bu maceramda bana eşlik ediyor. Zaman zaman 20-30 sayfa okuyor, sonra 2-3 hafta kenara kaldırıyor sonra yine okuyordum.
Ve nihayet bugün bitirdim.
Kitap bittiğinde, şu an yaşadığım zor günlerin de etkisiyle aklım karmakarışık.
İşin doğrusu öğretileri çok doğru fakat uygulaması da bir o kadar zor.
Belki ne demek istediğimi anlarsınız diye kitaptan bazı başlıkları/cümleleri buraya ekleyeceğim:

"Anladım. Sevgi dışarıdan alınacak bir şey değil. İçeriden harekete geçirilecek bir şey. Ben kendimi sevmeyi şu anda başlatıyorum. Sevgiyi ta içimde, bütün hücrelerimde hissediyorum. Ben kendimi her halimle kabul ediyorum ve seviyorum."

"Çıktığım yere doğru, Allah'a sevgiye dönmeye başladım"
"Yanlış diye bir şey yok. Yaşadığımız her şey o an ihtiyacımız olan deneyim. Herkes ve her şey, bizim, kendimizi anlamamız için bir araç."
"İçimdeki korkuları sevgiye dönüştürdükçe, zihnimi temizledikçe, bağlarımı bıraktıkça biliyorum ki evren bana, istediğim her şeyi istediğim anda verir. Ve ben her adımında geleceğimi sevgiyle yaratırım."

"Herkesin ve her şeyin gitmesine izin vermektir sevgi. "Gelirse de güzel, giderse de güzel" diyebilmektir."
"İyiyle kötüyü bir ettim. İyi diye bir şey yok. Kötü diye bir şey yok. Her şey tam olması gerektiği gibi. Her şey bir deneyim. Her şey oyunda kendimizi görmemiz için".

"Hiç kimse olmaya çalışmıyorum. Sadece kendim olmayı öğreniyorum. Kendi ritmimde, kendi içimde ilerliyorum."
"Sadece oluyorum. Olanı olduğu gibi kabül ediyorum. Sevgi olmanın bilişine geçiyorum. SEVGİ İZİN VERMEKTİR. Sevgi kazanan değil sadece izleyendir."


Ve daha niceleri...
Şimdi ben yaşadığım ağır günlerde üzülür, hüzünlenir, ağlarken bu cümleleri sindirmeye, mantraya teslim olmaya, Allah'ın elini üstümde hissetmeye çalışıyorum.
Direnmeden kendimi akışa bırakmaya, kabüllenmeye...
"Herkesin ve her şeyin gitmesine izin vermektir sevgi. Gelirse de güzel, giderse de güzel."
Sizce de öyle mi, ne dersiniz?

Nes, the mantra 

www.NeVital.com (Hayat nefes, hayat nefis...)

Yazı tarihi: 11 Eylül 2009

Hiç yorum yok: