11 Eylül 2009 Cuma

Gafil dünya

Yanıp söndükçe nazlı nazlı gözkırpan aşıklar gibi ışık oyunlarıyla bana cilve yapıyor sanki Ankara tam karşımda.
Kapkara bir gecede, gecenin içinden çıkan ışıklar görebildiğim ufuk çizgim boyunca derya deniz.
Yüksekçe bir vadide, yüksekçe bir sitenin 4.katı tüm şehri ayaklarımın altına serebilecek kadar tepelerde.
Dakikalardır camın önünde dikiliyorum.
Evin içerisinde hiç ışık yok.
Dışarıdaki ışıklar bana fersah fersah uzakta da olsalar görüyorum ordalar.
Günün birinde benim de evimden içeri girecekler, bunu tam kalbimden duyuyorum.
Evden gelen tek ışık bilgisayar ekranımda.
İşte zaten o benim bu ıssız, yalnız ve karanlık gecemde hayatla tek bağlantım.

*****

İçeride acılar, ağrılar, iştahsızlık, açlık ve bulantılar içinde uyumaya çalışan annem.
Uyku ile uyanıklık arasındaki gafil dünyaya bir de acılar girdi mi yatağın ve yastığın nasıl da ilmek ilmek insanın tenini yiyen bir düşman olduğunu ben iyi bilirim.
Bu sene başından beri çok ciddi sağlık problemleriyle uğraşarak, acılara bağışıklık kazanarak, her zorluğa göğüs gererek bugünlere getirdiğimiz annemin şimdi bir çırpıda aylar öncesine gidişine seyirci kalmak içimde tarifi bulunmayan bir keder bırakıyor.

Toplamda 12 seans alması gereken kemoterapinin bugün 9.seansını aldı.
Zehir vücuda girdikçe daha güçsüzleşiyor, dayanma gücü, sağlıklı hücreleri daha da azalıyor.
"Moral, moral, moral" diyor doktorları. "Tek ilacı moral"

*****

Kaç dakikadır camın önündeyim hatırlamıyorum.
O kadar çok daldım gittim ki hangi zamandayım; nerde, kimin yanında, kimin evinde, hangi hayattayım onu bile ayrıştıramıyorum.
Düşünerek, gecenin kör karanlığına dalarak, kilometrelerce uzağımda gördüğüm evlerin ışıklarının içinden geçerek neyi ne kadar çözebileceğim bir bilebilsem...
Bilemeyeceğimi bildiğim için günlerdir karnımı yakan içimdeki kezzabı birden kalbime yakın bir yerlerde hissediyorum.
Ve ben ömrümde ilk kez ruh acısının fiziksel acıyı nasıl da yaşattığını hissediyorum.
Tüm bedenimi saran koca delik boğazımı tıkıyor, nefes alamıyorum.
Camı açıyorum deriiin bir iç geçirmeye.

Nasıl kalkacağız bu yalancı, bencil, sevgi yoksunu, aldatan, sünepe dünyanın altından?
Nasıl, kime güveneceğiz?
Nasıl, nasılll, nasıllll?
Soruyorum soruyorum cevap bulamıyorum.
Ben anlıyorum sizi.
Utanıyorsunuz.
Ama cevap veremiyorsunuz.

Nefesim yetmiyor camı sonuna kadar açıyorum.

Yazı Tarihi: 11 Eylül 2009

Hiç yorum yok: