4 Mart 2010 Perşembe

Wan-na rezaletiiii!!!

"Gece çıkmak", "gece gezmek", "geceleri alemlere akmak", barlar/tavernalar/fasıllar fazlasıyla uzak durumlar bendenize.
Bunları yapanları ve bunlardan zevk alanları tenzi ederim.
Ben burada kendi fikirlerimi, kendi dünyamı yazıyorum.
Benim gibi olmayanlara/düşünmeyenelere/ yaşamayanlara saygı duyarım.
Ha sevmem, takılmam, medeni ilişkiler çerçevesinden öteye gitmem o ayrı.
Aynen beni sevmeyenlerin de bu ince sınırı geçmemelerini husisiyetle rica ve talep ettiğim gibi.
Kimse kimseyi sevmek zorunda değil.
Beni sevenlere sarılır, öperim; sevmeyenlerle öpüşmeyiz olur biter;)

Evet ne diyorduk?
Gece çıkması diyorduk. Mersi ben almayım, alana da mani olmayım durumları bendeki.
Kırkta yılda bir eğer kıramayacağım kadar yakın bir arkadaşımın bir doğumgünü, özel bir kutlaması vs varsa ancak o zaman gidiyorum.
Sigara yasağından sonra ilk kez geçtiğimiz Cmt. yakın bir arkadaşımın doğum günü vardı.
"Oleeey" dedim.
En azından önceden olduğu gibi gece boyunca gözlerim soğan doğranıyormuşçasına yanmayacak, şıpır şıpır akmayacak, beni sersefil etmeyecek, üstüm başım leşler gibi duman kokmayacak, hele hele santimetrekare başına bir zenci saçı yoğunluğu ve sıklığı düşen kıvırcık kafamın kök hücrelerine kadar işleyen o rezalet koku olmayacak.
Yupppiii en azından gecenin bi köründe eve gelip uykulu uykulu duş almak zorunda kalmayacağım.
Nasıl gittiysem öyle döneceğim: mislerrr gibi;
duştan yeni çıkmış ve bir çiçek bahçesi kadar rayihalı kokan saçlarım, tertemizlik kokan kıyafetlerim ve bizzat "ben" kokan biricik parfümüm ve akça pakça, esans esans gezen bennn.
 Aynen böyle geri döneceğim...
dedim...
"Pışşııık, çok beklersin canımmm, aynen öyle dönmekmiş" diye tiz bir ses geri döndü sadece gecenin sonunda
*****
Levent'teki Kanyon alışveriş merkezinin içinde daha önce Hakkasan olan şimdilerde Wan-na 'ya dönüşen mekana gittik.

Hakkasan'ın mekanını ve dekorasyonunu aynen koruyarak bildiğimiz Tepebaşı'ndaki Wan-na 'yı buraya taşımışlar.
Vietnam, Thai, Japon ve Çin mutfağı ve sushi çeşitlerinin olduğu Uzakdoğu mutfağı servis ediliyor.
Yemeklerin lezzeti bana göre vasattı.
Herhangi bir Sushi-co'da çok daha damağıma hitap eden yemekler yediğimi söyleyebilirim.
Zaten aslında kimsenin yemeklerin tadını falan önemsediği yok.

Maksat orada bulunmak, boy göstermek, arz-ı endam eylemek.
Mekan Hakkasan menşeili olduğundan biraz fazla lüks kokuyor.
Ortam tarz, ortalık konsept.

Tüm sosyete ve çakma sosyete orada.
Herkes süzüm süzüm süzülüyor.
Herkes eğleniyor gibi yapıyor ama gözler fırdöndü; hangi masada kim var, kim kimle gelmiş, kim ne giymiş, kim kimin masasına akış sağlayabilir bunun etüt çalışması yapılıyor.
Yüksek volume sahte kahkahalar, kikirdemeler, sosyetenin özenti tek tip konuşma tarzı ve ağzıımıııı kocamaaannn açıp; 32 kat sürdüğümüz rujumuzu, kollajenli dudaklarımızı ve botokslu suratımızı bozmayalım fiyakaları...
Anamdan sushi yiyerek doğdum, zaten biberonumdaki sütü bile chop-sticks'le içerdim ben edaları...
Offff fenalık, fenalık bastı bana, darallardan daral beğen ya da "daral has come to me" durumları.
Kalkıp en yakın acil çıkış kapısından kaçmak istiyorum.
Hurdahaşat bir sokak arabasından bol acılı bir Adana alıp arabanın üzerine ayranı koyup, üşüdüğüm için zıplaya zıplaya bunları yemek istiyorum.
Neyse kızım Nesss kılçıklık yapma, madem geldin keyif almaya bak.
Gece balkabağı olma saatine doğru yaklaşıyor.
Yemekler bitiyor, müziğin sesi artmaya ve teknolaşmaya başlıyor.
Az önce masalarda yemek yiyen ağır abiler ve ablaların kanındaki alkol artmaya başladıkça hafiflikler de artıyor.
Ve mekan iyice dolmaya, mekan doldukça yaş ortalaması küçülmeye başlıyor.
Az önceki kitlenin görmemişliğinin yerini şimdi gelenler özenti halleriyle taklide geçiyor.
Hay Yarabbim, nasıl da küçük ve toylar.
Sabah uyandığında Tweety'li pijamasıyla düşünüyorum önümdeki 18'lik kızı.
Manhattan gökdelenleri kadar platform ve topuğu olan ayakkabıları, sakil duran dekoltesi, abartılı boya turuncu-sarı saçı, kendini palyaçoya döndürdüğü makyajı ve üzerinden akan basitliğiyle "kadıncık" olduğunu sanıyor ama sadece "zavallıcık" olmuş.
Gülesim geliyor, acaba biz de mi öyleydik o yaşlarda?... :)
Hele hele genç, sırım sırım delikanlılar.
Yeni bir moda çıkmış ben görmeyeli.
Birbirlerini görünce önce tokalaşıyorlar; ok bu güzel, adam gibi, erkek gibi
sonra birbirlerini yanaktan öper gibi bir harekete yelteniyorlar ama sadece şakaklarını değdiriyorlar, boğaların toslaması gibi.
O sırada da omuz üstü çapraz mıntıka taraması yapmayı asla ihmal etmiyorlar.
Niye böyle kendilerini komikleştiren bir hareket yapıyorlar anlamış değilim, bir gün birtanesini çevirip soracağım muhakkak.

Ve sonra bu dünyanın merkezindeki abilerimiz, ablalarımız başlıyor efil efil sigara tüttürmeye.
Evet evet mekanın yani Wan-na'nın içinde. Kapalı alanda.
Beş dakika içinde ne olduğumuzu anlamadan çapraz ateşe tutuluyoruz.
Ön, arka, sağ, sol herkes sigarasını yakıyor.
"Arkadaşlar, gençler, bir dakika ya n'oluyooo, hooppp, alooo, yasa çıktı yasaaa kapalı mekanlarda sigara yasağı var, belli siz uzayda yaşıyosunuz ama kendinize gelin, söndürün sigaraları" diye isyan ediyoruz.
Heh he, kim takar Yalova kaymakamını!
Yok aslında pardon, işe yarıyor, söndürüyorlar.
Ve fakat bizi dinlediklerinden değil, daha havalı olsun diye odun kadar purolarını yakmak için.
Ulaşabildiğimiz! garsonları çağırarak "niye herkesin sigara içtiğini, burada buna nasıl izin verildiğini" soruyoruz.
Adam bizle dalga geçer gibi "yooo burada sigara içilmiyor ki" diyor.
Bize kal geliyor, birbirimize bakışıp gülüşüyoruz sinirden.
O sırada Wan-na 'daki yaklaşık 500 kişinin 450'si falan sigara içiyor ama garson abimiz göremiyor herhalde!!!
Veya kasıtlı ve bilinçli olarak şunu yapıyorlar:
1- Seni salak durumuna sokuyorlar.
2- Sana ve yasağa saygı duymuyorlar.
3- Senin sağlığın, içmeyenleri zehirledikleri falan umurlarında değil sadece ama sadece para kazanmaya bakıyorlar; içki içilen yerde sigara yasağını uygularsa müşterisi gelmez sonra di mi?!
4- Bu kadar rahat bu yasağı delebilen bu müessesenin arkasına sağlam kuvvetler almadan bunu yapmayacağı kesin bişey; eeee ne demişler komşuda pişer bize de düşer hesapları...
5- "Sizi şikayet edeceğiz, ayrıca ben gazeteciyim köşemde sizin adınızı kullanarak bunu yazacağım" dedim umurları olmadı.
Hey güzel Allah'ım bu ülkede akıl sağlını korumak mucize galiba.
Her ama herşeyi para, kaba kuvvet, arkandaki sağlam dayılar, aymazlık ve edepsizlik satın almış.
Ne hukuk, ne hak arama, ne insaniyet, ne adam gibi adam olma...
geride hiç ama hiçbişey kalmamış...
Merak ediyorum; bunların hepsine eyvallah da içinizde hiç Allah korkusu da kalmadı mı sizin?!!!
N'oldu yoksa onu da parayla mı sattınız?

Teşekkür ederim, başka sorum yok!

p.s. Sevgili Wan-na ve benzer müesseseler, biliyorum çok üzüleceksiniz ama bir daha asla size gelmeyeceğim ve bu yazıyı okuyan bir kişiyi bile sizlere gelmekten alıkoyabilirsem ne mutlu bana...
Sigara yasağına uysanız bile işiniz çok zor, hesaplarınız hayli kabarık ama müşteri kalitenizi aynı orantıda yükseltememişsiniz.

Nesss, ben kaçar :)

Yazı tarihi: 04 Mart 2010

Hiç yorum yok: