21 Ekim 2009 Çarşamba

Nesss the Princesss


Bendeniz bugün 24 saatliğine yüksek müsadelerinizle kendimi;

Princess, Venüsss, en güzel, en şeker, en süper, en şahane, en tatlı, en misss, en narsist, en enn ennnnn... ilan ediyorum.

Eğer becerebilirsem 24 saatliğine tüm ruh emicilerimden, kafa yiyicilerimden, kalp kırıcılarımdan kendimi azad ederek bulutlara yükselmek istiyorum.

Narsistlik ve hedonistlik arasındaki o ince çizgide dolanmak,
kafayı kıyak moda çevirmek,
karşınıza her yanından sevgi taşan bu nedenle deli dolu biri olarak çıkmak istiyorum.

Tüm hayallerimi fuşya pembeye boyayarak kandırmak istiyorum kendimi peri masalının içinde olduğuma.


Yeryüzünü daha yavaş döndürmek, gündelik bütün ihtiyaçlarımdan ve koşuşturmacalarımdan sıyrılıp bir tek nefes sesimle başbaşa kalmak istiyorum.
O zaman işte... galiba sadece o zaman... dönüp bana bahşedilen hayatın geniş göğsüne yaslayabilirim başımı.
Huzuru orada bulabilirim.

Bugün sahip olduğum herşey için, nefesim için ve varoluşum için şükür ve minnet günü.
En sahici haliyle...

Hani...
Sevgiliden "seni seviyorum" sözünü işittiğimizde mutlu oluruz ya...
Ama hep eksik bir şey kalır yine de...
Bir tuhaf boşluk!
Ama ne zaman ki sevgili bize "iyi ki varsın" der; daha da önemlisi, ne zaman ki gerçekten böyle hissettiğine inandırır bizi..
Sanki gökten bir projektör tutulur üstümüze..
Sanki varlığımız bir anda aydınlanır...
Varoluştan kastettiğim o işte!


Bugün çok sevdiklerim uzakta olabilir.
Özlemleri içimi yakabilir.
Olsun, katlanmaya alıştım bunlara.
Ama ben varım ya!

Kokular, yaşananlar, sözcükler ve sonbahar güneşinin ruhuma kattığı neşe var ya...
Onlar da olmasa ne yapardım ben?

Bugün ben iyi ki varım!
İyi ki doğmuşum!
Gerçekten...
Ve bugün ben fuşya Venüs'üm....düşündükçe...heyecanlanıyorum.

Nesss the Princess, Princess the Nesss

Yazı Tarihi: 21 Ekim 2009

Hiç yorum yok: