30 Aralık 2009 Çarşamba

Nostaljiiii- Anlıyorsun değil mi?

Multi-process durumları zirve yapmış şekilde Speedy Gonzales olarak ilerliyorum.
Yeni yıla 1 kala hazırlıkları başlattım.
Çoğunlukla küçük çekirdek aile olarak geçirdiğim yılbaşı gecesi bu sene biraz genişledi.
Ev sahibi benim.
Bu sene ben ve anneme ilave olarak ağabeyim Alper, eşi yengem Alev, dünya şekeri ikiz yeğenlerim Alpiii ve Zeyniii var.
Birkaç sene önce İstanbul'a yerleşen kuzenim Dila ve onun 9 yaşındaki kızı İlayda'da bana geliyor.
Kuzenimin annesi- teyzem onları yalnız bırakmamak için atladı geldi Ankara'dan, daha bizim evdekiler bilmiyor, sürpriz olacak.
Eski dostum Burçak da bu sene Yeni Yıl'a bizimle girecek.
Gelmesi muhtemel birkaç kişi ve uğraması kuvvetli muhtemel üç beş kişi daha bekleniyor.
Ev ilk kez bu kadar şenlikli anlayacağınız.
Günlerdir ailecek kalabalık sofralar kurduğumuzdan herkes yemekten çatlayacak durumda.
Ne de olsa yemek masası sosyalleşmek demek bizim kültürümüzde.
O yüzden ha babam de babam dolmalar, sarmalar, mantılar, börekler, baklavalar, tatlılar... yeme komasına gireceğiz cümleten mazallah.
Bu gidişe bir dur demek gerek diye aile meclisi olarak toplandık ve bir karar aldık.
Yılbaşı'nda israf yok.
Yılbaşı yemeğimiz çok sade ve az çeşit olacak.
Kalabalıklara mahal vermeyeceğiz.
Soframız gibi midemiz, midemiz gibi kendimiz de sade, yalın, arınmış ve gereksiz şeylerden kurtulmuş olarak girmek istiyoruz yeni yıla.
Yani diyeceğim; hazırlıklar az olacağı için günler öncesinden mutfak önlüğü boynumda, yüzümde unlara bulaşmadım.
Zaten 10 parmağımda 10 marifet, bir çırpıda çıkarıveririm ben tüm bu menüyü :-P
Ev sahibi olarak menünün oluşturulması, alışverişi ve hazırlanması bana ait.
Sabahtan hallaç pamuğuna dönmüş evimin düzeltilmesi ve temizliğiyle başladım olaya.
Şimdi mutfağa geçtim.
Bir yandan Londra'da çektiğim onlarca fotoğrafı ve videoyu bilgisayarıma yüklüyorum.
Fotolar bitince aldığım ve kopyalamak üzere ağabeyimden getirdiğim cd.leri itunes'umla tanıştıracağım.
İşleri bitirince ufak bir el bakımı ve manikürden sonra kırmızı oje durumlarına geçeceğim.
Yeni Yıl'a kırmızısız girilmez malum.
Diğer taraftan ekranımda bir sürü pencere açık; bilumum gazetelerin siteleri, yemek tarifleri ve yazmaya çalıştığım "Yeni Yıl" yazım.
Hepsini yaparken de dün akşam buluştuğum bir arkadaşımla konuştuklarımızı düşünüyorum.
Düşünürken tamamen istem dışı, iradesiz bir şekilde kulağıma rezalet ötesi sesim geliyor.
O ses binbeşyüzüncü kez işte şu şarkıyı söylüyor:

ANLIYORSUN DEGIL MI

Hava ayaz mi ayaz, ellerim ceplerimde
Bir turku tutturmusum, duyuyorsun degil mi
Calacak bir kapim yok, mutluluga hasretim
Artik sokaklar benim, goruyorsun degil mi
Zaman akmiyor sanki, saatler durmus bugun
Sonsuz yalnizligimda bir tek sen varsin bugun
Ya don bana artik, duyuyor musun beni
Ya cik git dunyamdan, anliyorsun degil mi
Bir resmin kalmis bende, tam ortadan yirtilmis
Hani siyah kazakli, biliyorsun degil mi
Gozlerimden suzulen bir kac damla anida
Senin sicakligin var, anliyorsun degil mi
Zaman ...


http://www.youtube.com/watch?v=dnhvzAHi6FE&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=cv7dipVcgQY
http://www.youtube.com/watch?v=UuQ2b-SKDeM&feature=related

Oyyy, oyyyy

Nesss, the oy oyyy

Yazı tarihi: 30 Aralık 2009

2 yorum:

mesut atalay dedi ki...

süpersin nessss

NeslihanVenusKilic dedi ki...

Sen de öylesin Mesuuuuttt ;)