31 Aralık 2009 Perşembe

2009'un son 2010'un ilk yazısı!!!

10-11 yaşlarındayım.
Rezalet bir yaş.
Ne çocuksun, ne gençkız.
Ne şirinsin ne güzel.
Ne bir halttan çakıyorsun ne saftoriksin.
Ne barbie'lerle oynuyorsun ne barbie olabiliyorsun.
Ne o'sun ne bu'sun.
Arada derede, hebele gübele ağzın açık ööööyle kımıl kımıl takılıyorsun.
*****
Babamın sırtında yıllardır her akşam eve geldiğinde giydiği o çok sevdiği siyah üzerine beyaz çizgili hırka.
Masaya eğilmiş mum üflüyor.
Ben de o hebele gübele halin sevinçten daha da şebekleşen biçimiyle alkışlıyor muyum, zıplıyor muyum öyle anlaşılmayan hareketler silsilesi içindeyim.
*****
Yılbaşı deyince aklıma sadece bu kare gelir.
Doğduğunda nüfusa kayıt ettirilmediği için babamın doğum gününü bilmezdik.
Biz her yılbaşı gecesi kutlar, ısrarlarımızla ona mum üfletir, saat tam geceyarısı 12'de ışıkları yakar söndürür, yakar söndürürdük...
*****
Yılbaşı benim için eşittir aile.
Hıristiyanların en gıpta ettiğim adetlerinden biri.
Tüm aile, nerede olursa olsun yeni yıla birlikte girmeli.
Kalabalık, büyük, kocamaaannn bir aile olarak. (Sarah Jessica Parker ve Diane Keaton'un başrolde oynadığı "Family Stone" filmini izleminizi şiddetle öneririm)
Hayatta kalan kim varsa orda hazırolda bulunmalı.
Bodrum'a, Antalya'ya, yurtdışına falan gidilmemeli.
Kocaman bir masa kurulmalı ve herkes birarada o masada olmalı.
Atışmalar, takışmalar, hırlaşmalar olsa bile sonu hep kahkahalar ve sarılmalarla bitmeli.
Yılbaşı pastası kesilmeli, mutlaka mum üfleyip dilek tutan birileri olmalı.
Ve illa ki minnacık bile olsa birilerinden diğerlerine hediye gitmeli.
Seçimi ve paketlenmesi kişiye özel, en özelinden olmalı.
Kar yağar, şömine yanarsa da buna gerçek değil masal denmeli.
*****
2009...
Kafama balyoz yediğim bir yıl oldu bu yıl.
İlk 1,5 ay işyerinde delirmenin eşiğine gelmiş, içimden mütemadiyen saydırırken yukardan bir ses "duuuurrr" dedi.
Madem dert arıyorsun al sana!
Gelen bir telefonla dünyam altüst oldu.
Ertesi sabah Ankara'daydım.
İşyerimdeki masamda tüm eşyalarım olduğu gibi kaldı. 3-5 gün sonra gelirim sandım 10 ay oldu daha geri dönemedim.
Annem pankreas kanseriydi!
Apar topar Ankara'da ameliyata alındı.
Hoca bizi ameliyathaneye çağırdı.
"Üzgünüm" dedi, "kitleyi alamadık,inanın elimizden geleni yaptık ama alamadık"
Sadece dizlerimin tutmadığını hatırlıyorum, gerisi flu.
Tam herşey bitti derken bir mucize yaşadık.
Dikişleri kapanmadan İstanbul'da ikinci ameliyat.
10 saat sürdü. Bitmek bilmeyen 10 saat. Sonunda herşeye hazırlıklı olmamız gereken 10 saat.
Ve evet kitle alındı. Dünyalar bizim oldu.
Başladı hastane süreci.
Her saniyesi ıztırap dolu 1 ay.
Karşı odada bir Sırp vardı.
O da pankreas kanseri 51 yaşında. Birkaç ayda 40 kg'ya düşmüş, erkek.
Ne zor şeyler yaşadı.
Gece 3'te, sabah 5'te, akşam 10'da kapımız çalınır ve ben koşa koşa tercümanlık için odalarına, doktorlara giderdim. Defalarca acile alındı.
Mayıs'ta hastaneden çıkarıldı, Temmuz'da ölmüş.
*****
Mayıs gelmeden ben de ölüyorum sandım o aralar.
Umutsuzluktan, belirsizlikten, korkudan...
Yanaklarım içine göçtü.
Gözbebeklerim sarardı.
Korkularım arttı.
Üzerime gitmek bilmeyen bir titreme geldi.
O geldi ben üzerine gittim.
Birden herşeyi yapabilecek sonsuz bir güven kondu üzerime.
Herşeyi...
Herşeyi yaptım, elimden gelen herşeyi.
Bir hayat için, annem için.
*****
Bahar geldi o sırada, iyileştik, hastaneden çıktık.
İlaç kokusu yerine oksijen koklamak, 20m2 oda yerine kocaman evimde yaşamak ne harika duygularmış işte şimdi idrak ettim.
Hep güçlü oldum, herşeyi becerdim, hep ayakta kaldım ama içimi saran koca boşluğu bir türlü adam edemedim.
Ellerimi tutacak, gönlümü sevecek, saçlarımı okşayacak, bana "yalnız değilsin, ben yanındayım" diyecek bir sevgiliye doğru akmaya başladı içim.
Bir başıma, dualar ve gözyaşları içinde geçirdiğim günlerim, gecelerim sonrası yıllardır özlemini çektiğim harika bir duygu esir almaya başlamıştı kalbimi.
Herkeslerden farklı biriyle tanıştım.
Aşık olmayı hiç ummadığım biri.
Ummazken gülüşünde takılı kaldığım biri.
Ufuk çizgim olmadan, göz alabildiğine bütünleştiğim biri.
Ömrümün en sahici ve bir tarafımla annemin hayat mücadelesini verirken diğer tarafımla bulutların üzerine çıktığım 4 ayını geçirdim onunla.
Sonra birden pat diye "olmuyor" dedi, "bitirmeliyiz"
Babamın mum üflerkenki görüntüsü geldi gözümün önüne ve sonraki yılbaşlarında içimde hissettiğim boşluk oturdu kalbimin üzerine.
Yıl bitti o sızı bitmedi, hiçbir avuntu sevinç o sızıyı hafifletemedi.
O gitti, 2009 benim için bitti.
*****
Ameliyatlar ve hastaneden sonra annemin kemoterapi dönemi başladı.
O öğürdü benim içim çıktı, o yemedi benim kemiklerim süzüldü, o ağrılardan kıvrandı ben sancılandım.
Tedaviler bitti, herşey düzelecek derken tahlil sonuçları ters gitti.
Bir anda yine dünya tersine döndü.
Kul çaresizliğe büründü.
Ne geçmiş, ne gelecek herşey o esnada tükendi.
Günler sonra iyi haber geldi.
Durum korktuğumuz kadar vahim değildi.
*****
Molaaaa, molaaaa hakem görmüyor musun mola istiyorum diye avazım çıktığı kadar bağırdım.
İlk mola hakkımı Kasım'da kullandım.
Bastım soluğu Londra'da aldım.
Yeni bir hayat, yeni günler ve belki de yeni bir gelecek.
Umutlar, hayaller, planlar, beklentiler olmadan yaşamak sadece kekremsi bir tat veriyor insana.
Ve her dibe çöküş daha hızlı fırlatıyor seni yukarılara.
Yakında tüm haberlerim oralarda.
*****
2009...
Amma kallavi bir yıldı ama.
Ne adamlar, anlar, durumlar, kararlar, Sırat köprüleri, felaketler yaşattı bana.
Ne sağlam balyozlar, gülleler indirdi kafama kafama.
Ne yordu beni, yolunmuş kaza döndürdü.
Adam etti, eşek etti, şebek etti, aşık etti, beter etti, heder etti, derbeder etti, içime etti, etti de etti...
Bir sürü şey etti, o etti ben öğrendim.
Yaşadıklarımdan çok şey öğrendim.
Bir dolu konuya daldım, yeni kavramlarla tanıştım, farklı farklı insanlardan öğrendiklerim hayat kıvrımlarıma girdi, eski benin üstüne yepyeni bir ben inşa etti. Biraz daha zenginleştim.
Hayat ne menem şeymiş biraz daha anladım.

Ve işte, bir yıl daha bitiyor.
2009 benim kişisel arşivime dondurulmuş bir yıl olarak geçecek.
Çünkü sene başında planladığım hiçbir şeyi yapamadım.
Çünkü asla unutmak istemediğim kadar güzel bir aşk yaşadım.
Sonu beni çok üzüp çok yorsa da her saniyesini tekrar tekrar ve tekrar yaşamak isteyeceğim kadar değerli.
2010 için şimdiden bir sürü kararlar aldım.
Kim bilir yıl bittiğinde kaç tanesini gerçekleştirmiş olacağım.
Hala yazıyor olursam buradan sizinle paylaşacağım.
Kim bilir ne sürprizler karşılayacak beni, yine tokatlayacak:)
Ama bu bir gelenek, olmazsa olmaz.
Planlar bozulmak için yapılır.
Ben hedeflerimi koyayım da gerisini o düşünsün.
Hayat nasılsa düdüğünü istediği gibi öttürecek.
Ben bu hayatı seviyorum.
Her anını...
Hepinize mükemmel bir 2010 diliyorum.
Sağlık ve aşk dolu, dolu dolu bir yıl.

Nesss, the 2010

Yazı tarihi: 31 Aralık 2009

2 yorum:

mesut atalay dedi ki...

neslicim sana iyi bir yıl diliyorum.
kusura bakma bir süre takip edemedim seni.
yazını okuyunca şunu anladım. bu 2009 yılı kimseye yaramamış. hiç mutlu olan birini görmedim etrafımda. yinede hayat bu şekilde bizleri sınıyor sanırım. senin yaşadıkların yanında benimkiler çok hafif kalıyor. son yıllarda şunu aldıladım. hayatta en önemli şey sağlık. onun dışındaki herşey boş. üzülmeye değmez. mutlaka bir yolunu bulup ergeç düzeltirsin.
tekrardan çok geçmiş olsun diyorum annene. inşallah sağlığına kavuşur.
sende şunu unutmaki biz arkadaşların her zaman senin yanındayız. her zaman bizleri arayabilirsin.
sevgiler

NeslihanVenusKilic dedi ki...

Mesut'cum,
Ben de sana iyi bir yıl diliyorum ve harika eleştirin için çoook tşk ediyorum. Biliyorum sen benim her zaman arayabileceğim dostlarımdansın ve iyi ki öylesin. 2010 hepimiz için 2009'u unutturacak güzellikte geçsin :))