4 Şubat 2011 Cuma

Aşk Tesadüfleri Sever

"Aşk Tesadüfleri Sever"
lütfen yazının üzerine tıkladığınızda açılacak şarkıyı arkanıza yaslanarak ve gözlerinizi kapatarak dinleyiniz, sözlerini anlayınız, anlamakla kalmayıp özümseyiniz. 

Aşk tesadüfleri sever
Kader ayrılıkları
Yıllar geçmeyi sever
İnsan aramayı

Güller açmayı sever
Zaman soldurmayı
Eller birleşmeyi sever
Yollar ayrılmayı

Herkes geçmişi öder
Bir yol ayrımında
Başlamak istersen
Yeni bir hayata
Gölgeni yedek
Bırak ardında

Hayat tekrarları sever
Yeniden başlamayı
Kuşlar dalları sever
Kanatlarsa uçmayı


Müslüm baba büyüksüüünnn :)
Bu şarkıyı bir de Kibariye'den dinlemek isterdim, onun da çok hissederek, ortalığı yıkarak söyleyeceğine eminim.

Björk ün “Bachelorette” şarkısı üstüne yazılmış bir şarkı.
Bugün vizyona giren "Aşk Tesadüfleri Sever" filmini izlemeden önce duymamıştım, bilmiyordum bu şarkıyı. (Fragmanı izlemek için yazının üzerine tıklayabilirsiniz)

Film bu şarkıyla başlıyor. Jenerik bununla dönüyor. Haliyle daha girişte izleyicide yüksek bir heyecan yaratıyor. Müslüm baba ne söylerse damardan giriyor zaten. Hafif bir film olmayacağını hissediyoruz, biz ve salondaki sinemadaş yandaşlarım.
*****
Hikaye Ankara'da başlıyor.
Ve film boyunca Ankara-İstanbul arasında devam ediyor.
Ankara'da o dönemlerde yaşayan herkesin bildiği, takıldığı mekanlar gözümüzün önünde.
E başka yere gidilmezdi, başka yer diye birşey yoktu da zaten.
Filmde esprisi de geçiyor: "Siz Ankara'lılar biraraya geldiniz mi illa ortak bir tanıdık buluyorsunuz" diyorlar.
Doğru.
Hepimizin gittiği yerler o kadar sayılı ve aynıydı ki, herkes herkesi ister istemez tanırdı.
Çoğu karede olan Kuğulu Park'ta benim de bütün çocukluğum geçmişti.

"CafeMiz", nasıl deyim size, bizim dönemdeki Ankara'lılar için CafeMiz, bir dönem Beyoğlu'ndaki Markiz Pastanesi gibiydi. Gitmeyen, orada anısı olmayan, kapısının çıkışındaki sakız ve şekerlerden yemeyen yoktur.
"Manhattan"; tek rock bar orasıydı, herkes, hepimiz onlarca kez gitmişizdir. Cuma-Cumartesi akşamları okul kantini gibi olurdu.
Biz Ankara'lılar Kuğulu Park'ta büyür, CafeMiz'de erginleşir, Manhattan'da da olgunlaşırdık.

Ben Ankara'yı unutmaya çalıştıkça an an yaşadım her hatırayı tekrar, an an gittim o günlere tekrar tekrar...
"Ankara'dan İstanbul'a gidip de geri dönen gördün mü hiç?" diye soruyor filmdeki anne oyuncu kızına.
Bu cümleyi açar, bende yarattığı sarsıntıyı dökersem ortalığa öyle bir dağılırım ki belediye bile toplayamaz beni. Cümleyi anında transit geçiyorum işte bu yüzden.

İsmine uygun bir şekilde filmde o kadar çok tesadüf var ki "ancak filmlerde olan" cinsten.
Filmde yaşanan aşk o kadar imkaansız ki "ancak filmlerde olan" cinsten.
Günümüzde, hele hele İstanbul'da özü/kökü Ankara'lı bırakın Ankara'yı ne bileyim Eskişehir'li, Yozgat'lı, Kayseri'li, Trabzon'lu, Erzurum'lu bile olsa yok, yok da yok;
böyle mert, haysiyetli, sevmekten korkmayan,
en küçücük bir panik anında topukları yağlamayan,
aşka değer veren,
canı istediğinde elini kolunu sallayarak kadının hayatına girip, canı istediğinde çıkmayı marifet bellemeyen,
haftalar, aylar, belki de yıllar boyunca çok özel anlar paylaşıp sonra ne olduğunu bile açıklama zahmetine katlanamadan onursuzca sırra kadem basmayan,
Bırakalım tüm bu aşk mevzularını, bir kadına değer vererek onu tanıyıp, anlayıp, yanında durabilecek, farkını hissedecek vakti dahi ayıracak,
sevdiği kadına en duygusal haliyle bakarak "Sen nerelerdeydin şimdiye kadar" diyecek,
"Sen sakın ağlama" diyerek gözyaşlarını silecek erkek gibi erkek, filmlerden başka bir yerde yok da yoookkk!!!...
Üstelik kızın bir de uzuuuun zamandır süren ve evliliğe giden bir ilişkisi var adamla birbirlerine aşık oldukları zamanlarda.
Adam- Mehmet Günsür- yine en duygusal haliyle kızın- Belçim Bilgin Erdoğan- saçlarını okşayarak "alacağın her karara saygılıyım" diyor.
Öbür ilişkideki arkadaşımız yakışıklı, zengin, kızı çook seven ve hiç aldatmayan karizmatik bir genç. (Ezel'deki Cengiz)
İş gezisinde olduğu Rusya'da bile sevgilisini aldatmıyor!!! ve bir de üstüne Ankara'ya gelip kıza sürpriz yapıyor kocamaaaan bir tek taşla "benimle evlenir misin?" diyor CafeMiz'de.
Daha fazla sizi filmden soğutmadan anlatmayı burada kessem iyi olacak.
Filmin finalinde Ayda Aksel tüyler ürpertici bir oyunculuk sergiliyor, adeta devleşmiş, müthişşşş.
Aynı zamanda o sahneye eşlik eden Şebnem Ferah'ın "Hoşça kal" şarkısı da mükemmel.
Yönetmen, Ömer Faruk Sorak.

Film gerçeklikten çok uzak, yine de boş vaktiniz varsa, Mehmet Günsür veya Belçim Erdoğan hayranıysanız ya da canınız patlak mısır çektiyse izlenebilir.

İzlerseniz de izlemezseniz de kararınıza saygılıyım :pp

Nes, hoşça kalan Ankara'lı

Yazı tarihi: 04 Şubat 2011

1 yorum:

Adsız dedi ki...

neslihan ne kadar güzel yazmısşın bayıldım harika çok sevdim