17 Şubat 2011 Perşembe

Sınırsız uzaklık

İşte buradayım.
Bulutların üzerinde.
Dağlardan yüksek.
Sınırsız bir irtifa ve kavrayışta.
Görüşüm berrak.
Temiz denmez, tertemizim.
Uçuyor, uçuyor, uçuyorum...
Yerden uzaklaştıkça yükseliyorum.
Yükseldikçe kendime gelip, kendimi farkedip, akıllanıyorum.

Bu yüksekliğe çıkmanın pre-requisite'i sağlam bir zeminde yere basmak.
Yapabiliyorsan, yapabileceğine inanıyorsan, yapabileceksen çıkarsın.
Aklın kesmiyorsa, göze alamazsın!
Yerinde çakılı kalırsın.
İçinde tıkılı kalırsın.
Yerinde yeller eser, sen bir adım yukarı kımıldayamazsın.
Yollar çağırır, yüksekler çağırır, çağrıldıkça yönünü şaşırır, paniklersin.
İstesen de yapamazsın, herşeye rağmen zindana kitlersin kendini, elinden tutan olsa bile nafile, kalmayı seçmişsen bir adım öteye geçemezsin.

Ve sen Sevgilim, elbet aramızdaki bu sınırsız uzaklıkta mutlu olursun, belki doğduğun bugün, belki de seni bir daha hiç görmeyeceğim alelade günlerin birinde...

Nes, uçup giden

Yazı tarihi: 17 Şubat 2011

Hiç yorum yok: