8 Şubat 2010 Pazartesi

La Boheme'le yeniden başlamak

La Bohéme...
Dünya opera repertuarlarının başyapıtlarından biri...
Fransız yazar Henri Murger'in yazdığı "Bohem Hayatından Kesitler" adlı eserinden esinlenerek G.Puccini tarafından yaratılan "La Bohéme" operası 1830'ların Paris'inde Montmartre'deki gündelik hayattan kesitler sunmaktadır seyircilere.
*****
Uzun yıllardır izlemek istediğim eserler arasında geliyordu.
Ankara'da seneler boyu kapalı gişe oynamasına rağmen fırsat yaratıp izleyememiştim.
Geçtiğimiz Aralık ayında, Londra'da olduğum süre boyunca yer gök "La Bohéme" la inledi.
PR'ı ve marketing'i bu kadar yüksek olan pek fazla event gördüğümü hatırlamıyorum.
Londra prömiyeri benim Türkiye'ye geleceğim günün bir gece öncesine denk geliyordu.
Biletler astronomik fiyatlarda olmasına rağmen aylar önce tükenmişti.
Kısa süre sonra tekrar Londra'ya döneceğim için bu operayı izlemeyi bir sonraki gidişime bırakmıştım.
Bu süre zarfında evdeki hesap çarşıya uymayınca ben tahmin ettiğimden daha uzun zaman Türkiye'de kaldım.
İstanbul'da olduğum bugünlerde İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından "La Bohéme"in sergilendiğini öğrendim.
Durur muyum?
Elbette durmadım.
Hemen bilet alarak siftahımı İstanbul'da yapmak istedim.
13 milyonluk Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'umuzun nadide gösteri ve sahne sanatları salonlarındanTaksim'deki AKM'nin renove edilmesi sebebiyle ona ikame inşa edilen Anadolu Yakası Bahariye'deki Süreyya Operası'nda sergileniyordu La Bohéme.
Ve geçtiğimiz Cuma akşamı ben de bu başyapıtı izlemek üzere oradaydım.
Dondurucu soğuğa rağmen hemen arkasındaki kapalı park yeri ve hemen karşısındaki İkbal'de yemek yemek hayatımızı kolaylaştırdığı ve güzelleştirdiği için mutluydum.
Yıllardır peşinde olduğum La Bohéme'i sonunda izleyecek olduğum için ise heyecanlı :)
İçeri girdik ve şık salonda 4 perdelik, 120 dakikalık operayı izlemeye başladık.
Yazımın hemen başında birkaç cümleyle konudan size bahsettim.
Daha detay verecek değilim.
Bu yazıyı yazma amacım çok farklı.
Değinmek istediğim nokta şudur ki:
Sanattan,
ruhumuzu beslemekten,
yıllar boyu kepenkleri indirdiğimiz çakralarımızı açmaktan, 
kendimizi geliştirmekten,
yenilenmekten,
alışkanlıklarımızı değiştirmekten,
mutluluğumuzun tanımını genişletmekten,
dünyayı yeniden keşfetmekten,  
o kapkara köşelerimizi aydınlatmaktan,
içimizdeki hayvanı adam etmeye çalışmaktan,
ve kendimizi cilalamaktan ACİZİZ.

Sorarım size kaç kere sinemaya gitmişsinizdir?
10?
100?
1000?
Evet sayısını bile bilemiyoruz.
Peki ya tiyatroya?
5?
Baleye?
1?
Operaya?
Hiç???!!!
Ve yine sorarım size;
Yaşınız kaç?
Hangi şehirde yaşıyorsunuz?
Yaşadığınız şehirde Opera gösterimi yok mu?
Festivalleri de mi yok?*****
Başka sorum yok, teşekkür ederim.

Not: Maalesef "La Bohéme" beklentilerimin çok altında bir performanstı. Ve bununla birlikte iyi ki gitmişim.
Artık dünyanın en büyük başyapıtlarından olan bu eser hakkında bir fikrim var.
Ve geçtiğimiz Cuma akşamına göre bu akşam daha anlamlı;
Görüyorum
İşitiyorum,
Dokunuyorum,
Tadıyorum ve
Kokluyorum

Hayat benim için hergün yine yeniden başlıyor ;))

Nes, the Çakra

İyi haftalar dilerim :)

Yazı tarihi: 08 Şubat 2010

Hiç yorum yok: