25 Şubat 2010 Perşembe

Ya öteki yanım, o da benim bir yanımdır!

Teşekkür ederim...
İki yıl iki aydır burada tepenizdeyim.
Onlarca yazı yazdım.
Gizlim saklım kalmadı.
Döküldüm, dökülüyorum, dökülmeye de devam edeceğim izninizle.
Başlarken ne yazacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Yazı yazmayı seviyor, istiyor ama kendimi bir o kadar da beceriksiz addediyordum.
Bildiklerimden, yaşadıklarımı yazmaktan, kendimi deşifre etmekten tırsıyordum.
Onaylanmamak, beğenilmemekten ise ölesiye korkuyordum.
Yazdığım süre zarfında beni cesaretlendirdiğiniz için, sınırlarımı genişletip ufkumu açtığınız için, bana tahammül ettiğiniz için, sabrettiğiniz için, desteklediğiniz için, sırdaşım olduğunuz için, benimle heyecanlandığınız için, benimle üzüldüğünüz için, acılarımı ve mutluluklarımı paylaştığınız için, ümitsizken ümit verdiğiniz için, ipe sapa gelmez şeyler yazdığımda idare ettiğiniz için, beni sevdiğiniz ve onayladığınız için size...
Teşekkür ederim...
*****
Sevilmeye ve onaylanmaya en ihtiyacım olan bir anda doğmuştu bu blog fikri;
Aşık olmuştum.
Nefesimi kesecek kadar kuvvetli bir aşk.
Sarsıldığım, savrulduğum bir aşk.
Aklımı, beynimi, beni benden uçuran bir aşk.
Yerle bir olduğum bir aşk.
Kuvvetli, sağlam, sarsan bir aşk.
Tek kişilik, tek taraflı bir aşk.
Görmezden gelindiğim, saydamlaştığım, kimliksizleştirildiğim bir aşk.
Lanet olsun, kendimin en sevmediğim hali; çek gitsene işte, durmanın anlamı olmadığını bildiğin ama yine de gidemediğin bir aşk.
Buna rağmen sebepsiz yere, anlamsız şekilde 3 sene durduğum bir aşk.
Belki de her gece rüyalarımda bağırmak isterken sesimin kısıldığını, koşmak istersen ayaklarımın olmadığını gördüğüm bir aşk.
Kendimi ifade edememekten, ona "ben burdayım, gör beni" diyememekten ve yüreğime sığmayan sevgisiyle baş etmeye çalışmaktan bitkin düştüğüm bir aşk.
Onu gördüğüm her andan sonra nefes nefese koşup gelip sabahlara kadar yazılar yazdığım bir aşk.
Kendimi sadece burada ifade edebildiğim, boğazımın düğümünü sadece burada çözebildiğim, ona kurduğum hayalleri onlu yazılara bir tek burada dökebildiğim bir aşk.
Belki, günün birinde, hani olmaz ya, olur da okursa yazdıklarımı, şimdi ıskalasa bile o zaman öğrenir onu nasıl sevdiğimi diye kelime kelime, satır satır yazdığım bir aşk...
Sonra...?
Sonra acı çekmekten haz duyan o mazoşist yan var ya o yan...
Üzerime yapışmış o mazoşist yanı söküp atmaya karar verdim!
Kendimi temize çıkartmaya çabaladım.
Yine yazdım.
Bazen umut verici hayaller...
Bazen kapkara kábuslar...
Bilemediğim, bulamadığım, dolaplara kilitlediğim öteki yanlarım...
Seven, sevilen; yanlış yapan, yanlış yapılan.
Acı veren, acı çeken.
Cesur, üzerine üzerine giden.
Korkak, hemen pısıp kaçan.
Çeşit çeşit yanlarım.
Bir yanım var ki hayata asılan, hayatı seven yanım.
Bazı şımarık, kendini beğenmiş, narsist, bazen sadist bazen mazoşist, bazen soytarı yanlarım...
Ve bu yanlarım sayesinde...
Geçti.
Bitti.
Kendime geldim, özüme döndüm.
Aynalarda "ben"i görmeye başladım.
Artık sadece onun için değil beni ben yapan herşey için yazmaya başladım.
Gel zaman git zaman onunla arkadaş olduk.
Bir gün bir yazımı gönderdim ona; "bak dedim, sana yazmıştım ama üzerinden hayli zaman geçti, artık arınma zamanı".
Böylece blog'umdan ve buradaki yazılarımdan haberi oldu.
Tüm o satırların, sabaha karışan gecelerimin, konuşamadığım rüyalarımın ağırlığı üzerimden gitti, hafifledim, işte ben o an gerçekten temizlendim.
*****
Hayat bazen insanı zor imtihanlardan geçirir.
Öyle anlarda, en değer verdiğiniz şeyleri bile bırakırsınız.
Bırakırsınız, geriye kalan sizindir.
Ne kalmışsa...
İşte onunla hayata devam edersiniz.
*****
Öyle bir imtihan çıktı ki karşıma aşkmış, sevdaymış, kendimmiş...bunlara dair herşeyi unuttum.
Ve kafayı sıyırmamak için yine buraya sığındım.
Size ağladım, kafamı göğsünüze yasladım, yalnızlığımı sizinle çoğalttım, inançlarımı, dualarımı, korkularımı yine size anlattım.
Biliyorsunuz bütün bunları sizinle, yine sizin gözünüzün önünde yaptım.
*****
Bu girdap içinde dönüp dolaşırken bir gün biriyle sadece "bir yemek" yedim.
Hani birden bire "bu son günün" deseler, hani "son dileğin ne?" diye sorsalar...
"O yemek" derim,  o yeter bana...
O yemeği ver bana, geriye ne kalmışsa, o senindir.

Ah sevgilim ahhh...
Bilirim sen şimdi başkalarıyla, başka alemlerdesin ama o yemek vardı ya o yemek...

Başkaydı...
Biz şimdi böyle mi olduk sevgilim?

Nes, öteki yan

Yazı tarihi: 25 Şubat 2010

Hiç yorum yok: