29 Aralık 2010 Çarşamba

Dualitenin patladığı gündür o gün!

Sevgili arkadaşlarım, kardeşlerim, abilerim, ablalarım, pek muhterem ve aziiiiizzz din kardeşlerim, hatırşinas topraklarım,
benim çiftçim, benim sanayicim, benim öğretmenim, doktorum, avukatım,
benim bakkalım çakkalım, çakalım, perdecim, artistik ev aksesuarcım, akvaryum balıkcım, bankacım, kankacım, borsacım, inşaatcım, vitrifiyecim, mavi boncukcum,
call center agent'im, web designer'im, saç designer'im, stil danışmanım, diyetisyenim, börekcim yufkacım, şekercim lokumcum, devletlum, saraylum, dostum düşmanım;
Az sonra okuyacaklarınız idrak ettiğimiz mübarek yılbaşı arifesinde canınızı sıkabilir, tepenizi attırabilir, uykularınızı kaçırıp, dudağınızda uçuklar, alnınızın şakında sivilceler çıkartabilir, sırtınızda alerjiler kabartıp, midenizi kramplara gark edebilir.
Lakin yazmasaydım bendenizin aynı semptomlara maruz kalma olasılığı çok yüksekti.
E, insanoğlu çiğ süt emmiş, kendim yanacağıma attım sizi ateşlere.
Allah yardımcınız olsun, hadi hazırsanız başlayalım yazıya...
*****
Çok değil 3 gün/gece sonra bu yılı bitirerek maytaplar eşliğinde 2011'e kucak açacağız.
Ömrü hayatımda henüz ev dışı bir yerde hiç kutlama yapmadığımdan kutlama ritüelleri hakkında bir fikrim yok açıkçası.
Oluyordur elbet kaliteli, seviyeli, ayarında, keyifli kutlamalar bir yerlerde...
Lakin bendeki genel imaj şu şekilde;
Kendini kaybedecek kadar sarhoş olma durumları,
göbek göbeğe kıvırmalar,
içine kurt kaçmış gibi masa ve sandalye üstü tepin tepin tepinmeler,
pul paye şımşıkıdık elbiselerin üzerine deliliği tescilleyen çene altından lastikli huni şapkalar,
fürtleyince bir kurbağanın üzerine basıyor gibi garip sesler çıkaran, uzayan kısalan anti-sempatik dütdürüler,
her yerden çıkan tüylü tüylü sakil ötesi süsler,
hani o gün ömrünün son günüymüş gibi eğleniyor ya bu sebepten konuşma, bağırma, şarkı söyleme ve gülme efektlerinde bademcik ve küçük dil sergileme suretiyle limit aşımı testi yapmak,
Afrika'dan geliyor, ertesi gün geri gidecek ve tüm yıl orada kalacak gibi kulaklarından çıkana kadar yemek içmek, yemek içmek, yemek içmek vesaire vesaire...
Şimdi efenim, malumunuz bu durumlar tek başına yapılamaz.
Çünkü bunların hepsi abartı hallerdir ve kişi ancak sosyalleşince yani iki veya daha fazla kişi arasında olunca kantarın topuzunu kaçırmak maksadıyla Kantar ailesi görgüsüzlüğüne geçiş yapmaya sevdalanır.
Evde ya da dışarıda eş-dost, arkadaş, sevgili, karı-koca, anne-baba, kardeş-karındaş her kimse sevgi ve yakınlık derecesine göre Kantar ailesi kutlamalarına dahil edilir.
Gelelim işin trikli kısmına.
Bu denklemde en zavallı insancıklar "sevgililer"dir.
Sevgilinin Yılbaşı Kutlaması'na "gelmek istemiyorum" deme gibi bir şansı yoktur.
Diğer arkadaşlar, anne-baba, abla-enişte, konu-komşu eşleşmelerinden ne kadar hoşnut olduğu, bu geceyi bu zümrede ne kadar efendi yahut ne kadar kendi gibi zıptıkçı geçirebileceğini seçme şansı yoktur.
Yarabbim, tüm gece rezalet bir "kendinden başka herşey olma" esareti yaşanır.
Eğlenir gözükmek zorunda olan köle; tam sefalet...
Hadi öyle değil diyelim, ben yanlış biliyorum diyelim;
keyifler gıcır, kafalar kıyak, ortalık bundan iyisi Şam'da kayısı ve kulak memesi kıvamında diyelim, o zaman da yine kontrollü olup karizmayı çizdirmeme, hadi karizmayı da saldı diyelim bu sefer de sabaha kadar kafa klozetin içinde yeni yıla girme stresi içindedir mevzu bahis sefil sevgili.
Sıkıldınız mı bu geyikten?
Haklısınız, ben bile sıkıldım erkekçe.
Konuya ısıtmaya çalışıyorum sizi ve elimden bu kadarı geliyor n'apalım.
Söz size, yeni yılda daha çok incir çekirdeğini dolduran yazılar yazacağım.
Bu sene benim için ekstrem bir seneydi, bilenler biliyor.
Şu anda performansımın oldukça altında üretim yapabiliyorum, bunu da bilenler biliyor.
*****
Şekerim daha fazla lafı dolandırmadan girelim konuya, olay şu;
Yılbaşı gecesi ve Sevgililer Günü milli çapkınların köşeye sıkıştıkları tek zamandır.
Eğer sevgilinse ve bu zamanlarda senle değilse bu işin altında bir çapanoğlu araman gerekiyor demektir.
Yılın 363,5 günü dualiteyi kendilerine yaşam tarzı seçmiş bazı M.Ç.larımız(Milli Çapkın) nedense bu gece birden, ya çooooooook hastalanırlar, ya iş yerinde kriz çıkar-hani yılsonu ya hesaplar tutmaz falan- çalışarak sabahlamak zorunda kalırlar, ya şehir dışındaki anne-babalarının aniden geleceği tutar, ya yüzyılda bir gördüğü anneannesinin, dedesinin, halasının, dayısının vs onunla kutlamazsa küseceği tutar, ya canı feci şekilde birşeye sıtkındır ve evde tek başına bunalım takılıp içmek ister, hiç kimseyi çekecek hali yoktur ve o suratla bizzati kendisi de çekilemez olur... falan fıstık.
Oldu, biz de yedik!
*****
Pek muhterem din kardeşlerim, kınalı kuzularım, bozkurtlarım
Üzgünüm.
Demek isterdim ki; "sizi çok seviyor, gözü birtek ama birtek sizi görüyor, yeni yıla sizinle elele, dizdize, öpücüklerle girmek istiyor, bu yıl ve daima yanında sizi, yalnızca ve yalnızca sizi istiyor..." diyebilmeyi isterdim can-ı gönülden.
Kendim bile inanmasam, kulağa masal gibi gelse de...

Olsun, canınız sağolsun; demek ki doğru zaman değilmiş bu, doğru insan değilmiş o :(
Biliyorum, belki şu anda, belki o gece aniden, midenize heybetlisinden bir taş oturacak, kasılacaksınız, saat 12'de o anda kimi öptüğünü düşünüp kor demirler yutmuş gibi hissedeceksiniz...
Eliniz telefona gidecek; açıp sövmekle, arayıp hıçkırıklar içinde yine onun şefkatinde teselli bulmak arasında uçsuz bucaksız bir bocalama yaşayacaksınız.
Tam da o anda benden size buz gibi bir kadeh Dom Perignon!
Üzülmeyin bu da geçer, bu da geçecek.
Eminim bu ilk değildi, daha önce de olmuştur ve o da geçip gitmiştir.
Yeni yılda herşey daha güzel, daha kutsal ve daha hakettiğiniz gibi olacak, inanın bana.

Hürmet, sevgi ve duayla :)

Nes, the Caramel

Hiç yorum yok: