16 Aralık 2010 Perşembe

Kış Güneşi

Ne harika bir gündün sen bugün 15 Aralık.
Güne 4 saat uyuyarak başlamış olsam, ilk 15 dakikam hakkında hiçbir fikrim olmasa da hazırlanıp evden çıkınca asansörün aynasındaki kendimle güne süper enerjik ve barışık başladım.
Akan trafikte çabucak Caddebostan'a vardığımda güneşli hava ve her zaman hayran kaldığım güzelim sahilin sabah tazeliğindeki deniz kokusu beni benden aldı.
Uzun zamandan sonra ceketim, şık eteğim, desenli çoraplarım ve uzun ince topuklu botlarımla bir toplantıya katılacak olmak kendimi nasıl da iyi hissettirdi.
İyi değil süpeerrr hissettirdi.
Üstelik bu sefer binlerce kişinin çalıştığı, kariyer hedefleri ve hayalleri arasında savrulup günün sonunda böcek gibi hissedilen sözümona kurumsal firmalar için yapacağım bir toplantı değildi bu.
Bilmem kim ailesini daha zengin etmek için sabah 6'da, hava daha karanlıkken, sıcacık yatağımdan kalkmanın bıkkınlığıyla başlamamıştım günüme.
Elektronik pranga dediğim turnike giriş-çıkış kartlarıyla, şehrin finans merkezinin göbeğinde "bizim plaza sizinkinden daha yüksek"gibi sığ hesaplaşmalara sahne olan harika! plazalarımızda değildim.
Hep hayalini kurduğum gibi elimde mini laptop'umla Caffe Nero'da haftaiçi erken bir saatte mis kahve kokuları eşliğinde bir toplantı yapacaktım.
Mutluluğum içime sığmıyordu.
Sevgilim beni kucaklayacaktı az sonra sanki. Öylesine tatlı bir çırpıntı vardı kalbimde.
Evet, son yıllarda hayat çok canımı yakmış, içimi param parça eden çok dert vermişti bana ama işte şimdi birer birer hayallerim gerçekleşmeye başlıyordu.
İşte şimdi, hep o çaresiz gecelerimde sığındığım, her zorun zoru sınavını inaçla, imanla kabullenmeye çalıştığım, isyan etmeden onun kudretinde teselli bulmaya çabaladığım o yüce güç bana güzel günler vermeye başlamıştı.
Benim yanıma güneşi katmıştı bu soğuk kış sabahında...
Yaşadığım an için, her düştüğümü sandığımda yerden daha kuvvetli kalkacak gücü bana nasip ettiği için şükrediyordum.
Toplantı, sanki toplantı değildi, Allah'ın bana gönderdiği bir öğretiydi adeta.
Kafamda planladığım işlerimin bir listesini anlatıyordu karşı taraf bana.
Tek tek, neyi nasıl yapmam gerektiğini, gitmek istediğim yollara nasıl ulaşacağımı, bu yolda karşıma çıkabilecek engelleri nasıl aşabileceğimi ve muallakta olduğum birçok flu noktada bana yol çiziyor, ufkumu genişletiyordu.
Ağzından çıkan her kelimeyi dikkatlice dinlerken, güzel günlerin yakında olduğuna dair çok kuvvetli bir inanç içimi ısıttı.
Toplantı bitti, gün içinde Avrupa yakasına geçtim, bir sürü iş hallettim, güzelleştim;), çok özlediğim eski bir arkadaşımla görüşüp hasret giderdim.
Akşam da Cevahir AVM'nin Devlet Tiyatroları Sahnesi'nde "Profesyonel" adlı oyunu izledim.
Özellikle canlandırdığı ve seslendirdiği Atatürk tiplemeleriyle tanınan Yetkin Dikinciler, Bülent Emin Yarar ve Gülen Çehreli oynuyordu.
Yönetmen Işıl Tuğrul'du. Ankara'dan hayran olduğum bir duayen yönetmen.
Oyun oldukça eğlenceliydi, etkileyiciydi.
Tek perde olması sebebiyle son 20 dakika ben kurtlandım ama yine de izlemeye değer.
Üstelik 10TL gibi komik bir rakama oyuncuların sergiledikleri olağanüstü performans, hele hele Yetkin Dikinciler'in müthiş etkileyici ses rengi bu bedelin en az 1000 katı eder.
Oyun bitmeden bir hafta içi akşamınızı ayırın ve değişik bir dünyaya gidin, birşey kaybetmezsiniz.
Şimdi bu dolu dolu ve harika geçen günün sonunda evimdeyim.
Canım evim, güzel evim.
Harika müziğim hem ruhumu hem gönlümü eyliyor.
Sıcak çayım, yanında yediğim 26. Belçika truffle'ım, kendim için gerçekleşmesine ramak kalan harika planlarım ve biricik işim.
Bir kişiye bile iyi gelebilecek olmanın gücüyle 24 saat çalışmak istediğim mükemmel işim...
Yetmezmiş gibi, çalışırken bir de tam da şu anda radyoda çalan Tarkan- Kış Güneşi'ni dinleyebileceğim bir işim...
Bugünden istediğim daha fazla bişey yok.
Aaa bi saniye var var...
Bir dileğim daha var.
Ama onu uyumadan önceki son duama saklayacağım.
Uyumadan önce en son düşünülen şeyi insan rüyasında görüyor, o yüzden onu sona sakladım.
Rüyamda kavuşayım diye, dualarım kabül olsun diye...
Ssshhhh üstüme gelmeyin, hayatta olmaz, ısrar etmeyin, vallahi söyleyememmmmmm ;)

Yarınım bugünden de yoğun olacak.
Uzuuun zamandır ertelediğim bir akşam beni bekliyor olacak kısmetse, heyecanı şimdiden sardı :)

Nes, kış güneşi

Yazı tarihi: 16 Aralık 2010

Hiç yorum yok: