22 Mayıs 2008 Perşembe

Mutluyum, Mutluyuz, Mutlular

Güzel bir gün(dü) bugün.
Neden mi?
Sebep çoook...
Liste başı, açık ara lider tabi ki: “ 19 Mayıssss”

19 Mayıs benim için eşittir tatil.
Hem de öyle böyle değil; anlı şanlı, şahane bir tatil.
Yazın başlangıcı, sezon açılışı.
Üstelik dini bayramlarımızdan olmadığı için tatile gidilince vicdan azabı çekilen türden olmayanı.
Bileğinin hakkıyla adam gibi tatil.
Cennet vatanımda yaz tatili yapılacak daha koskoca 4 ay var diye sevindirten zamanlama.
İnsanoğlunun içindeki bitip tükenmek bilmeyen tüm umutları kıpır kıpır kıpraştıran takvim.
Bünyeye yaz saati uygulamasını başlattıran kaldıraç.
Zaten adı yeter, pek fiyakalı: Gençlik ve Spor Bayramı, yani bendeniz :-)

Ve nihayet kendisine çok yaklaştık.

Serin giden havalardı, günlük koşuşturmacaydı, yapılacak bir dolu iş’ti, günlerdir açık duran valize bir çöp koyamayışımdı derken bir türlü havaya girilememişti.
Sonunda bugün bahsi geçen o havaya giriş yapılabildi. Askeriye Garnizonu vari hem de: bizzat kendisine şafak dörrrttt, tatile ikiiii.
Dün akşam arpası fazla kaçmış atlar misali saatler boyu sporda zıp zıp zıplayınca bu sabah kalkılamadı.
Mesai başlamasına 25 dakika kala evden çıkıldı ama bomboş trafiğe şaşıldı ve ofise tam zamanında yetişilebilindi.
Kapıya en yakın, en forslu yerden cuk diye park yeri bulundu.
Maşallah ofisteki bütün işler tıkırında, rayında...
En aksi, memeletsiz, burnundan kıl aldırmayan müşteriler şekerlikten neredeyse eriyecek eridi. Yapılan işe binbir tebrik, telefonlar şükran- hayran, teşekkürler edildi...

Gelindi öğlene.
Hem açlıktan ölmemek üzere yemek yemek, hem de civarlarda olmayan bir randevüye gidilerek olmazsa olmaz işi yapmak gerek.
Ne yapsak, ne etsek?
Aç ayı oynamaz. Önce oturulup yemek yenildi. Saatlerimizi kontrol edelim; bakıldı daha vakit var, öbür işi de halletmek üzere kasar mıyız kasarız.
Kassss-madık çünkü gerek kalmadı. 5 dakikada işlem tamam. Nasıl oldu da hala vakit tüketilmedi?
E peki şimdi kasar mıyız, kasarız. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz. Topuklularla tabana kuvvet ver elini Akmerkez. Yarın yapılması gereken alışveriş de yapılır mı yapılır.
Hala 5 dakikam var, ‘hey Taksi’ demeye gerek kalmadan kapıda ziyadesiyle sarı sarı, sıra sıra.
Sokağa çıkma yasağı var da benim haberim mi yok, hop 5 dakikada ofiste, masamda hatta sistemde on-line olunuldu bile.
Aman Allah’ım bu ne mucize, ne refah, bünye alışık değil; garipsendi, gözler oldu dolu dolu.
İlk devre bitti, sıra ikinci devrede.
İnsanoğlu tatminsiz.
18:00’da biten mesaide Levent’ten Ataşehir’e 18:30 randevüsüne yetişilir mi?
Ya bismillah, ben varken Schumaher de kim ola?
Saat 18:30. Olmam gereken yerde olmam gereken zamanda, ben şişmeyim de kimler şişe... Kimler şişerse şişsin de......
O da ne????
Kaynar sular, kazanlar, kaplıca pınarları ne varsa başımdan aşağı cumburlop döküle!
Evim evim canım evim, çiçek evim gözümün önünde melul melul kurbanlık koyun gibi bana bakarken kendisine kabul günü görüşmeye gidenlerden öte yaklaşamadığım hissedile.
Al işte, sen misin bu kadar karpuzu tek koltuğunun altına sığdırmaya çalışan...
Anahtar nerede?
En son ofisteki masamda parıl parıl parlarken yaptığımız son bakışma gözümde...
Ofis nerde?
4 Levent’te.
4 Levent nerde?
Dağa çıktı.
Dağ nerde?
Yandı, bitti, kül oldu demek içimden geçirile....
Ve aynı zamanda oturup ağlamak...:-(
En çaresiz olunan anlar çoğunlukla aynı zamanda en güçlü olunabilen anlar. Ama çaresizlik yok, hemen kafa çalıştırıla ve ofise geri gitmeden önce yedek anahtarın tek sahibi arana.
Kendisi 2 saat sonra ulaşılabilineceğini söylese de olsun, beklenile. Sonunda ulaşılacak saadete değecek herşey tüm sabırla beklenile...
Ve sonunda şimdi evim evim çiçek evimde,
Ve çok mutlu,
Ve valizimi hazırlamanın arifesinde,
ve ben 19 Mayıs’a gitmek üzere sizlere elveda, görüşmek üzere.
Geldiğimde tüm yurtta sigarasız yaşama başlanacağı için ayrıca on, yüz, bin kat daha mutlu mutlu gülümseme.
Mutluyum, mutluyuz, mutlular.

Hepinize iyi tatiller...

Neslihan the mutlu :-)

Yazı Tarihi. 16 Mayıs 2008

Hiç yorum yok: