27 Mayıs 2008 Salı

Varyemez

İfadesizlikten çatlıyorum.
Veya çıldırıyorum mu demeliyim?
Yahut elim ayağım birbirine dolaşıyor... mu?
Ya da uyuştu;
Elim, ayağım, kafam, gözüm, kolum, bacağım uyuştu, kendimi ifade edememekten, diye mi dillendirmeliyim?
Saçlarım tel tel, dik dik, gıccık mı gıccık.
Zaman zaman sol gözümün altı seyriyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum, seyrediyorum.
Bazen klavyedeki parmaklarım beyin hızıma yetişemiyor, kimi zamansa kilit, no action.
Adımlarıma voltalar yetmiyor, yollar bitiyor ben daha giderken.

Suya susayanlardanım.
İçiyorum deli gibi.
Su.
Bol bol; lıkır, lıkırr, lıkırrr, lıkırrrr.
Böylesine suya susamak olur mu?
Olur olur, bal gibi olur.
Kana kana, nefes almadan, dur durak bilmeden kafama dikiyorum bardakları, şişeleri neredeyse damacanaları.
Yürürken sesler geliyor karnımdan cıngıl cıngıl. En fenası da koşarken: olimpiyat havuzlarına su doldurma seromonisi gibi.
Sehven bir yerime iğne batsa içi pufff diye boşalıp, dışı büzüm büzüm büzülen küvet oyuncaklarına benzediğime aklımın azaldığı dönemlerde az kalsın ben bile inanacağım.
Suyun ikamesi alkol olsaydı ve ben kazara alkolik olsaydım, alkol içme yetim de suyunkinin 100’de 1’i dahi olsaydı mazallah tahtalı köyü çoktan boylamıştım şimdiye.

Bu ifade edememezlik halleri az daha aynı çıkmazında giderse önce her yerim para para kabaracak sanırım.
Sonra pul pul derilerim dökülecek.
Ve sonra fileto dil balığı gibi tam orta yerimden çat diye çatlayarak ikiye ayrılacağım.
Ruhsuz mecalim bir kadir kıymet bilmezin tabağında debelenirken benim gönlüm çoktan pes etmiş olacak bu ifade çırpınışlarından.

Altın tepsideki teslimiyet mi yoksa sulu başlayıp susuz biten ifadesizlik mi hangisi daha varyemez kılacak halimi bakalım hep birlikte göreceğiz...

Yazı Tarihi: 26 Mayıs 2008

Hiç yorum yok: