9 Temmuz 2008 Çarşamba

*Dokunduramadıklarımızdanmısınız?

Başlığı okuyabildiyseniz yazıya geçebiliriz, değil mi?
Geçelim geçmesine de nasıl bir giriş yapacağıma hala karar verebilmiş değilim.
Kafamda uçuşan onlarca cümle içinden yazımın giriş cümlesi olmaya hangisinin daha parlak bir aday olduğunu henüz seçemedim.
Isındıra ısındıra mı konuya başlasam yoksa küt diye damardan dozu verip azar azar geri mi çeksem bilemedim.
Kim hangisinden hoşlanır?
Veya ben hangisi ile demek istediklerimi daha iyi ifade edebileceğim, emin değilim.

Her yiğidin yoğurt yiğişi farklıdır.
Benim yazarken, sizin okurken, onların hissederken, bir diğerinin severken...

********************************

Klasik, sıradan ve monoton bir sabahta, her zamanki gibi günlük gazeteleri okuyarak günüme başladım.
Gündem haberleri, köşe yazarları, spor havadisleri, geyik yazılar derken ‘Yaz Mevsiminde Cilt Yaşlanması Hızlanıyor’ başlıklı sağlık yazısı dikkatimi çekti.
İlk olarak Demirel’in doktoru olarak üne kavuşan daha sonra da hep doğru ve bilinçli açıklamaları, sade ve sakin tavrı, güzel hitabeti ile haklı bir bilinirlik ve saygınlık kazanan Prof.Osman Müftüoğlu tarafından kaleme alınmıştı.
Güneş, yaz, yaş, kendinize bakın, cildinizi koruyun o' dur, bu'dur diye okurken aklım cımbızla tutulmuş gibi bir cümleyi özenle diğerlerinden ayırt etti. Paragrafı aynen alıntı yapıp, cümleyi koyultarak belirtiyorum:

KENDİNİZE İYİ BAKIN CİLDİNİZ GÜZELLEŞSİN

Cildiniz için neler yapabileceğiz sorusuna yanıt vermeden önce vücudunuz için yapacağınız bütün iyi şeylerden cildin de yararlanacağını unutmamanız gerekiyor. Bunun anlamı şu: İyi bir cilt için sağlam bir bağışıklık sitemine, sağlıklı kalp ve dolaşım düzeneğine, güçlü bir akciğere, görevini iyi yapan bir böbreğe ve iyi çalışan bir sindirim sistemine yani sağlam bir vücuda ihtiyacınız var. Ayrıca, ruh sağlığınızın da iyi olması gerekiyor. (Cilt sağlığının ruh sağlığı ile ne ilişkisi var diye düşünebilirsiniz. Bu sorunun yanıtını geçen ay yayınlanan "Derin Güzellik / Doğan Kitap" adlı kitabımızda uzun uzun anlattık). Beyninizle cildiniz arasında iki yönlü işleyen bir yol sistemi var. Cildinize yapılan her türlü hoşluk - güzel bir dokunuş, içten bir okşayış, yürekli bir öpüş- beyninize şifa verebiliyor. Eğer keyfiniz yerinde, huzurunuz mükemmel, ruhunuz dinginse yüzünüz de güzel oluyor.”

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/9390604.asp?yazarid=96&gid=61&sz=78179

Bir an kendimi kopya çekerken yakalanmış öğrenciler gibi hissettim. Psikolojim karşısına ayna tutulmuştu. Mahremim tüm çıplaklığı ile açığa çıkacaktı. Bununla yüzleşmeye hazır mıydım?
Sonuçta göreceklerim ve duyacaklarım kendime aitti. Kendi kendimi de kandıramazdım ya.
Cildim, keyfim, huzurum, ruhum, şifalarım nasıl görünüyordu acaba?

Ben kendimle uğraşadurayım ama siz boşverin şimdilik beni de, cümleyi tekrar okuyun bence...

Hep takılmışımdır ben dokunamayanlara; karşısındakinin önce ruhuna, sonra bedenine/ tenine...
Mesafelere...
Kapıp koyverse kendini esamesi kalmayacak arşınları kalkan belleyenlere.
O buzdolabı kisvesi altındaki maskelere.
Ve bununla doğru yaptığını, mutlu olduğunu sananlara, gurur duyanlara...
Anlayamam...
Bu ne demek, nasıl yapılır böylesi?
Yazık değil mi bu güzelim hayata, yaşanılacak havai fişek duygulara, günleri berduşca harcamaya?
Kimin kime afrası tafrasıdır bu? Nasıl bir özbenlik savaşı?
Nasıl hoşlanılmaz sevgi dolu bir dokunuştan?
Samimi, sıcak bir temastan?
Yüreğini ellerine koyup ellerini sana veren birinden?
Yalan söylemeyen gözlerden?
Güvende hissedilecek bir kucaktan?
Sıkı sıkı, dolu dolu bir sarılmadan?
Zaaflarını belli edip zarar görmemekten?
Korkusuzca sevmekten, beklemekten?

'Tüm bunlar beni ilgilendirmiyor, dokunmayın bana, buzdolabımda konforum yerimde" deyip, elinizin tersiyle itenlerden,
Cildinizin ve ruhunuzun şifasını yaşatmayanlardan,
Yani ‘‘dokunduramadıklarımızdan" değilsiniz, değil mi?

Biliyorum, biliyorum değilsiniz... :-)

* Kelimenin sonundaki soru eki 'mısınız'ın ayrı yazılması gerektiğini biliyorum ama böylesini okumaya çalışmak daha eğlenceli diye bütünlüğü bölmeden bir çırpıda yazmak istedim:-)

Yazı Tarihi: 09 Temmuz 2008