24 Temmuz 2008 Perşembe

Duyduk Duymadık Demeyin!


Tam orta yerindeyiz yaz mevsiminin.
Etrafta (ziyadesiyle) deniz, güneş kremi ve yanık ten kokusu...
Maarif takvimindeki günün yemeği misali; -en verimsiz gününde bile - çevremde 3 öğün;
“Deniz, güneş, kum, tatil”, e tabii bir de “aşk” kelimeleri.
Günler uzun, aydınlık, cıvıl cıvıl...
Yaşamlar yollarda, orada burada, onda, bunda, şunda.
Yaşananlar uzun günlere tezat ve gökkuşağı alacalığında.

Dalları boğum boğum çiçek açmış yahut meyveleri ağır gelerek kollarını aşağı sarkıtmış koca çınarlara nispet insanoğlu kendisini bereket tanrısı ile eş koşarak nimetlerinden tüm evreni faydalandırma telaşesinde.
Zaman/çeşit performansında optimizasyon derdinde.
Şimdilerde bir ağustos böcekleri, bir de umut ve neşe olması gerekenden sanki az daha fazla.
Ağustos böceği neşesi örneklemesinde sakınca olmasa da adına paralel sakıncalıktaki karabatak yaşantısı revaçta olan.
Güneş gözlüğünü, parmak arası terliğini, çiçekli şortunu giyip, i-pod’unu alanın uzaklara gidesi, gidipte dönmeyesi var.
Plansız programsız, gamsız tasasız; meltemler, şehirler, Küba esintileri ve mohitolar arasında kaybolma hevesi hüküm sürüp gidiyor...
Anlayacağınız üzere ben de gitme arzusuyla yanıp tutuşanlardanım.
Gittin mi hiç -yahut gidip de dönmediğin oldu mu -diye soracak olursanız, hayır!
Onun yerine ben botlarımla adımladığım aşina caddelerde parmak arası terliklerimi giymeyi, güneş gözlüğümü ve i-pod’umu karda arşınladığım yollarda değişik mevsimler ile tanıştırmayı yeğleyenlerdenim.
Deniz esintili tütsülerim, mohito kimliğine büründürdüğüm soğuk yeşil çayım ve Küba melodili Radio Oxi-gen’im terk edemediğim şehrimin yardımcı figuranları.
"Gitme" arzusundan gele gele nereye geldiğimi gördünüz...
Anlamışsınızdır...Ben "Bağlananlar"danım.

Tanıdık yüzlere, gittiğim yerlere, yaptığım işlere, kapıdaki seslere, apartmandaki komşuya, koltuğa, masaya, hatta koltukla masamın hep aynı yerde duruşuna bağlananlardan...
Toplayıp çıkarıp, silip ekleyip, atıp tutup günün sonunda ‘bağlandıklarım’ listesini kabartanlardan.
Ve bu kabarık liste ile baş edemez hale gelince ‘kabaramazsın kel Fatma annen güzel sen çirkin!’ misali damar damar kabaranlardan :-)
Bugün o günlerden biri
Bugün, 24 saatliğine, listemdeki tüm bakır hatla bağlandıklarımdan ve geriye kalan heeeerşeylerden firar ederek avareliğe, uçurtma uçurmaya çıkıyorum.
Bugün mevsimim güneş, günüm ateş.
Cildim yaz yanığı, içerlerim kabarık kabarık.
Bağlasanız bağlandığım yerlerde dur durak bilesim yok.
Neresi olduğunu kendimin de bilmediği ama olmam gereken bir yerlerde güneş gözlüklerim ve i-pod’umla kulağımın ziyafetini gönlüme yaşatmaya,
Deniz rüzgarlarına dilek tutarak üflediğim mumun esintisini uçurmaya
Şahsa mahsus bir alfabe ile;
Buzzz gibi yeşil çayımı sağlık, mutluluk ve güzel günlere kaldırmaya yol alıyorum.
Diyorum ya, ben bugün dört duvarlara sığamaz giderim, kimseler tutamaz beni, ben kendimi bilirim...
Yazı Tarihi: 24 Temmuz 2008