1 Temmuz 2008 Salı

* The World is Mine

Sevgili arkadaşım Hakan’ın Facebook’daki statülerine bayılıyorum.
En favorim “the world is mine”.
Sonrasında ise yeni güncellediği “Hakan Bursalioglu feeling so alive” oldu.
Okuyup geçemedim, kaldım, “vayyy be” dedirtti ve “vayyy be” hissettirdi.
Pharmotan etkisi gösterdi. Bilirsiniz işte; hani şu içince kolunuzu bacağınızı bağlasanız tutamadığınız, dere tepe tam tur koşup ardından camı kapıyı silip devamında da 16,224 adet mekik&şınav çekesinizi getirten vitamin.
Nazarlara gelmesin, konunun birkaç aydır benim içinde bulunduğum bol şenliklere gebe ahval ve şeraitimle ilgisi yok değil tabi. Ama aslına bakarsanız tamamen “pozitif düşün pozitif yaşa “ vaziyetleri.
Ukalalık yapmayacağım; eminim ki bunun herkes farkında da uygulaması her zaman kolay olmuyor.
Biliyorum ne üzüntüler, acılar, dertler, kederler, tasalar çektiğimizi bu hayatta. Ben de çekiyorum. Eminim devamı da gelecek.
Daha önceleri olduğu gibi;kafama yorganı çekip tüm gün yataktan çıkmak istemeyeceğim, uyanma amacım olmayan, anne karnına geri dönmek isteyeceğim günler yine olacak.
Olsun....
Ama az olsun, azcık, geri geleyim hemen, mümkünse kırmızı çizginin altında kalıp süzülüversin, çıksın gitsin hemencecik.
İnanın en kafanızı kuma gömmek istediğiniz zamanlarda bile biraz çabalayınca insanın içine tekrar ateş düşürecek, yine yaşadığını hissettirecek, koca dünya benimmm dedirtecek birşeyler çıkıyor.
Mesela sizi sizden alacak harika bir müzik,
Mesela akıllara durgunluk verecek nefasette bir yazı,
Mesela okumak: kitap, şiir, gazete, dergi, tommiks, duvar yazısı, graffiti her ne ise...
Mesela bedeninizle barışacağınız spor,
Mesela tadı damağınızda kalacak leziz bir yemek,
Dozu kaçırmamak şartıyla zaman zaman alışveriş, hoş hissedeceğiniz yeni bir saç modeli, el/ev işleri, bulmaca, internet, çikolata, çocuklarla geçirilen vakit, ağız dolusu kahkahalar, yakın bir arkadaşla sohbet, yeni tanıştığınız birileri, yeni bir uğraş, hayvan sevgisi, camları açarak ufuk çizgisine doğru araba kullanmak, sonsuz mavilikteki sahil, parıldayan güneş.....o, bu....
Her ne ise biri biryerlerinizden mutlaka yakalıyıveriyor.
Yeter ki yakalanmak isteyin ve niyeti bozun.

Ve beeennn, ve sizzzz

Yeter ki iç ışığımızı, kıpırtımızı kaybetmeyelim. İçinde olduğumuz harika yaz günleri gibi uzun aydınlıklar, bol güneşlerle tadalım bu hayatı.

Not: Bu yazı tamamen hislerin hakim olduğu, ancak içimden geldiği gibi yazılmış bir yazıdır, zararsızdır.

Neslihan, optimist :-)

* Güzel Türkçe'miz varken İngilizce kullanımları sevmiyorum ama bu başlığın karşılığını birebir verecek uygun kelimeleri bulamadım, ne koyduysam tutmadı. Önerisi olana açığım.

Yazı Tarihi: 01 Temmuz 2008