29 Temmuz 2008 Salı

Sezen, Sezen, Sezen


Ortada siyah bir tül...
Yerden tavana, bir kenardan ötekine...
Hem gizlemiş arkasındakileri hem gizemli bir görünürlük.
O puslu görüntünün ardında baştan ayağa siyah, devasa bir orkestra, vokal ve perküsyon grubu.
Gecenin siyahı, gökyüzünün siyahı ile koyun koyuna.
Siyaha kontrast tek şey; tülün önünde göz alan gelincik kadifeliğindeki kırmızı kuyruklu piyano. O siyah tül çok etkileyici bir dekor ve aynı zamanda film perdesi.
Menekşe moru ışık yansıtılıyor üzerine, ardından çok sesli kalabalık koro hüzünlü bir ağıtla açılışı yapıyor.
Harika parmaklarını konuşturan Ozan gelinciğinin tuşlarına dokunarak onları yakalıyor.

Ve o müthiş kadın kırmızı piyanonun önünde siyah tüllü beyaz tuvaleti, kısacık sarı saçları ile;
“Hasret oldu, ayrılık oldu, hüzünlere bölündü saatler...” diyerek usulca sahneye ve içimize sokuluyor.
“ Sen ağlama dayanamam, ağlama gözbebeğim sana kıyamam...”
O gözleri kapalı, ful konsantre “bir sır gibi saklarım seni, bir yemin bir gizli düş gibi...” derken ben belki de yüzbininci kez aynı şarkıyı söyleyip hala bir zerre duygu eksiltmeden bunu dinleyicisine yansıtabilmesinin sırrını düşünüyorum.
Bu şarkıyı daha bitirmeden bir diğer damar klasiğine geçiş yapıyor.
O; “madem ki istiyorsun öyleyse durma git...... git...git....git...me dur ne olursun” diye kırılgan ve ince bir yakarış içindeyken ben;“.... gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim”i duyar duymaz, havlumu umduğumdan çok daha erken atıp, geçerli hiçbir makul sebebim olmamasına rağmen yanaklarımdaki gözyaşlarıma söz geçiremiyorum.
Zaten söz geçirmek de istemiyorum galiba.
Ben sessizce ağlamaya, o bağıra bağıra şarkı söylemeye devam ediyor:
“Beni unutma, unutma, beni unutma, bilirsin unutulmak dokunur ya her insana...”
Çaktırmadan etrafımı kolluyorum. Bir ben değilim hıçkırığımı yutmaya çalışan; başı sevgilisinin omzunda, eli elinde olanlar da; en geniş omuz, kirli sakallı, demir yutmuş gibi duranlar da...
Zaten Sezen’de ağlamak Metallica’da headbang yapmak kadar doğal bir hissiyat.
Bilakis ağlamayan ayıplanıyor, ‘kasma, koyver gitsin’ diyorum içimden, hiç direnmeden, usul usul teslim olarak.
Sıra benim şarkıma geliyor:
“Bende zincirlere sığmayan o deli sevdalardan,
Kızgın çöllerde rastlanmayan büyülü rüyalardan,
Kolay kolay taşınmayan dolu dizgin duygulardan
Yalanlardan dolanlardan daha güçlü bir yürek var
Haydi gel benimle ol, oturup yıldızlardan, bakalım dünyadaki NESLİ’mize..”
Açıkhavada hepimiz kocaman bir koroyuz. Az önce ağlayan herkes şimdi hep bir ağızdan ona eşlik ediyoruz.
NESLİ’mizin hemen ardından ‘Ladies&Centilmen Orkestrası’ tempoyu iyice yükseltiyor:
“Bir rüya görür gibi seninle bulutlara uçtuğumda........değer mi hiç? Değer mi hiç? Değer mi, değer mi, değer mi söyle?...”
Eller havada, 2 dakika önce ağlayan herkes şimdi sandalye tepelerinde birilerinden/ birşeylerden hesap soruyor çığlık çığlığa: “değer mi hiç?” diye meydan okuyan bir tavırla.
Ve şahane kadın Sezen 5 muhteşem şarkısının ardından hoşgeldiniz konuşmasına başlıyor.
İlk cümlesinde; gözlerimizi görüp, bizimle gözgöze gelebilmek için ışıkcıdan ışıkları kapamasını istiyor.“33 yıldır birlikte neler neler yaşadık. Tüm iyi, kötü günlerde beraber olduk, 33 yıl dile kolay. Bu akşam burada olduğunuz 3 saatte hayattan şahane bir gece çalın, herşeyi unutarak eğlenin istiyorum, hoşgeldiniz arkadaşlar” diyerek selamlıyor bizi.
Duygularını kelimelere böylesine ustalıkla sığdırabildiği için ona olan hayranlığım bir kere daha, bin kere daha artıyor.

“Ömrü vefa etse Onno Tunç’un yerini alabilecek biriydi” diyor ve Uzay Heparı’nın bir şarkısı ile devam ediyor:
“Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık herşeye...”
Siyah tül şimdi film şeridi; belli belirsiz Onno’nun, Uzay’ın görüntüleri geçiyor.
Sezen’in onlar hayattayken çekilmiş klipleri, gencecik, tazecik, yalın ve güzel halleri...
Göze sokulmadan, ince ayar, tüm zarafeti...

“Gülümse hadi gülümse bulutlar gitsin...”
“ Gel asırlardan uzanda tut ellerimi sımsıcak...”
“Bir çocuk sevdim uzaklarda...”
“Aradım yıllardır seni heryerlerde, bir türlü karşıma çıkmadın namus...”
“Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler, şimdi bana seninle bir ömür vadedseler...”
“N’olur sormasınlar bana, n’olur söyletmesinler derdimi...”
“Bir gün dönüp bakınca düşler, içmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını, ağla ağla Firuze, ağla anlat...”
Gökyüzünü selamlayarak, Firuze’nin şarkı sözü yazarı Aysel Gürel’e teşekkür ve rahmet gönderiyor.
“Yüksüz, arınmış ve hafiflemiş bir kadındı Aysel Gürel, hiç ölmeyecekmiş gibi duruyordu, hepimizi kandırdı” diyor.
Bense aynılarını Sezen için hissediyorum diyorum yanımdaki arkadaşlarıma.
“Beni yak kendini yak, herşeyi yak, bir kıvılcım yeter ben hazırım bak...”diye tok bir eda ile devam ediyor.
“Gözlerim gözlerine kitlenir doyamam seyretmelere seni... .... seni pamuklara sarmalar sararım”
“Vursun davullar inlesin dünya, yalnızlığını dinlesin dünya, kıyamet gündesin dünya..”
“Ah kavaklar ah kavaklar, bedenim üşür yüreğim sızlar...”

Ve son albümüne geçiyor;
“Hala haber bekliyorum senden, yazık birşey gelmiyor elden...”
“Yol arkadaşım gördün mü olup bitenleri, kıskanıyor insan bazen çekip gidenleri...... benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok...”
Nefes almadan, tüm şarkıları ardı ardına sıralıyor.
Orada oturuyor gibi gözüken herkes aslında o anda sahnede, Sezen’de. Tek ses şarkı söylüyor, tek nefes ağlıyoruz. 2 dakika sonra o bir şey söylüyor ve hepbirlikte gülmeye başlıyoruz.
Ve bundan eşsiz bir keyif alıyoruz.

Onun şarkılarıyla insan olduğumuzu hissettik, hissediyoruz.
Onun şarkılarıyla yana yakıla aşık olduk, vazgeçtik, terk ettik, edildik, tarifsiz her duygumuzun adını koyduk, yarım kaldık, küllerimizden doğduk, büyüdük, büyüyoruz...
Yani o iyi ki var...
İyi ki yaptığı herşeyi böylesine samimi, içten ve doğal olarak; numara yapmadan yapıyor ve hepimize bu kadar kuvvetli, bu kadar gerçekten değebiliyor, iyi ki ben bu ülkenin insanıyım dedirtiyor.
Ölmeden önce yapmanız gereken şeylerden biri olarak mutlaka Sezen’in bir konserine gidin. (mümkünse açıkhavada)
Onu dinleyince hayatta olduğunuzu, üstelik o hayattan şahane bir gece çaldığınızı hissedeceksiniz.
İyi ki varsın Sezen...
Neslihan, sezen
Yazı Tarihi: 28 Temmuz 2008