23 Haziran 2008 Pazartesi

Aşk Düellosu (Il Duello Amoroso)


* Durumun çocukluktan çıkıp yavaş yavaş genç kızlığa gittiği bir dönem.
Yüzümde beliren anlamsız ve gereksiz sivilceler bunun habercisi.
Saçlar artık anne taraması ve örgülerinden kurtulmuş ama nasıl durması gerektiği konusunda hiçbir fikri bulunmuyor.
Dergide görülüp, hemen kesilip kuaföre koşulan modelden eser yok. O saçla tavuk musun, hindi mi, kaz mı yoksa kelaynak kuşu mu belli değil. Kusurları minimize etmek için jöleye başvurulmuş ama gel gör ki kafana koyduğun o mübarek şey esas amacından daha çok sanki bir tren çarpmış görüntüsünü yaratmakta pek başarılı.
Dişlere tel bile uygulanacak fazda değil. 18’ine kadar çene yapısı büyümesine devam ettiği için 18’inden önce müdahele edilemiyor.
Üste başa ne takılırsa vaziyet ciddi anlamda endişe verici. O yıllarda moda olan vatkalı bluzlar, saç bandanası ve sallanan kupeler 13-15 yaş grubu için kıyafet balosundan yeni çıkmış görünümü kazandırmakta kusursuz.
Olayı tek ama tek kurtaran durum yaşıtlarıma göre ince ve narin olan fiziksel yapım. Çocukluğumdan sonra beni gören etraftaki büyükler ‘ah ne güzel bir genç kız olmuşsun’ diyemeseler de en azından ‘ah canım ne çıtı-pıtı, narin ve zarif bir genç kız olmuşsun’ diyerek lafı kurtarıyorlar.
Ve bu bile bana dünyalara bedel. O yaşlardan beri kilit kelimem: ‘zarafet’.
Güzellik hem gelip geçicidir hem de izafidir ama zarafet öyle mi...?
Zarafet estetiktir, insanın ruhunu okşar, içini gıdıklar, harika hissettirir. Güzellik gibi birgün elden kayıp giderse ne olacağı korkusu yaşatmaz.
Zarafeti temsil eden birçok şeye hayranlık duymam kendim gibi karakterimin de şekillenmeye başladığı o yıllara denk düşer.
Her zaman bana göre çok sosyal olan ağabeyimin elimden tutup tüm o liseli, üniversiteli arkadaşlarının arasına yerinmeden beni soktuğu dönem ise işte yine bu yıllardır.
Tiyatro, opera, bale, konser, müzikal ne varsa hepsine onunla/ onlarla gidilirdi. Ağabeyimin, kendimi çok değerli ve onun yanında olduğum için güvende hissettiren bu davranışı, kocamaaan arkadaş grubunun neşesi, eğlencesi, ca’nım Ankara’nın birbirinden değerli sanatçılarının sergilediği olağanüstü performansları ve o büyülü zarafet dolu dünya işte benim tüm bu sanat aşkımın tohumlarını oluşturmuştur.
.............................................................................
Ve Aşk Düellosu ...
Böylesine uzunca yazdığım giriş sanırım 36.İstanbul Müzik Festivali’ni idrak ettiğimiz bu günlerde yaşadığım heyecanımı bir nebze olsun ifade etmeme yardımcı olabilmiştir. Bu büyük festival için günler öncesinden hangi konserlere gidebileceğimizi seçerek bilet almaya çalıştık. Fakat 2 kişiden fazla katılımcının olduğu her organizasyonda olduğu gibi ona şu gün uymuyor, bu o konseri istemiyor diye diye sonunda en istediğimiz konserin biletleri tükenmiş cevabıyla kalakaldık.
İKSV’nin organizasyonunu yaptığı bu festival bu sene Aya İrini, Topkapı Sarayı ve Arkeloji Müzesi Avluları, Süreyya Operası gibi büyülü mekanlarda sahne alacak/almakta. Tüm bu mekanların her birinin sanat adına çok etkileyici seçimler olduğuna inanmakla birlikte benim en gözde mekanım hiç kuşkusuz ki Aya İrini.
Topkapı Sarayı Avlusu’ndaki Aya İrini’nin muhteşem akustiğinde performe edilen duygu dolu konserlerin eşsiz etkileme gücüne sahip olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple bu seneki festival kapsamında mutlaka en az 1 tane Aya İrini Konseri’ne gitmeyi kendime hedef belledim.
Bu akşam Aya İrini’de katıldığım konseri seçmemde ise de her ne kadar mekan ve takvim uygunluğu belirleyici olsa da yine de oldukça etkili başka bir sebebim daha vardı:
Çok doğru ve klasikleşmiş bir klişe:“Aşk satar”“Aşk Düellosu- Il Duello Amoroso” salt adı ile, görür görmez beni baştan çıkarmaya yetti.
Konser programında :“ 18.yüzyıl ünlü barok bestecisi Handel’in yapıtlarından oluşan bu gecede zamanımızın en ünlü kontrtenoru Andreas Scholl ve opera sahnelerinin genç yıldızı soprano Héléne Guilmette’in ‘Aşk Düellosu’ vokal bir şölen olacak” diye yazılmıştı.
Program notlarında ise seslendirilecek kantat ve sonatların yazılış hikayelerinin 18.yy İtalya’sındaki aşk, ayrılık, kavuşamama ve reddedilme acıları olduğundan bahsediliyordu.
Evet, aşkın sattığı çok doğru ama galiba acılı aşk, kavuşamama, terk edilme, reddedilme gibi aşkı aşk yapan duygular daha çok satıyor.Konser başlangıcı itibariyle salonu hınca hınç dolduran kalabalığı bilmem ama benim beklentim kontrtenor ve sopranonun ihtiras içinde karşılıklı aşk kantatları seslendireceği üzerineydi.İtalyanca sözleri anlayamsam da, konser boyunca tüylerimi ürpertecek aşk, ihtiras, nefret, tutku, yakarış, ateş aradım lakin nafile...
Bu duyguların kıyısına bile yaklaşamadan sığ sularda dolanarak, ellerim bomboş, hissiyatim memnuniyetsiz olarak yüksek beklentili konserimi düşük gerçekleşenlerimle gerimde bıraktım. Böylesine büyülü bir atmosfer, bu kadar büyük bir festival, bu denli ünlü ve başarılı sanatçılar, bu derece güçlü ve heybetli bir konser adı...
Tüm bunlara yazık edilir mi? Yok, edilmemeli.Ben de etmedim.Bünye şartlandı arabeske bir kere...

Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Amerika’dan gelip Türkçe müzik dinlemek isteyen arkadaşımız Esenç’i götürdüğümüz Chicago Bulls’ta yana yana söylenen türkünün sözleri “Aşk Düellosu” boyunca, boylu boyunca bendenize eşlik ettiler. Maksat duygu seline kapılmak değil mi, ben de içimden tutturdum bir mırıltı, 'sahnede kantat söyleniyorsa bundan bana ne, benim dağarcığımda içli içli türkülerim var' dedim... :-)

.......................................................

Sana olan duyguları bir bilebilsen
Anlatabilsem, belki severdin...
İçimdeki hasretini bir duyabilsen
Anlayabilsen, belki benimdin...
Sana sevdiğim diyemem yalan yalan yalan yalan
Vallahi yalan, inan ki yalan
Sen karasevdamsın benim duman duman duman duman
Hasretin tüter, içimde yanan
Ah le yar yar yine başımda sevdan
Ah le yar yar geceler kara zindan
Ah le yar yar bir parçacık canım var
Onu da sen al...

Aklıma düştü gözlerin bir bıçak gibi
Ah silah gibi, cehennem gibi
Söylenmemiş türkümdün sen unutmam seni
Unutmam seni, unutamam ki...

http://www.youtube.com/watch?v=Z1aPT_iWu-w

.......................................................

Neslihan, Arabesk

* Yazımın girişi 'Sanat Aşkım ve Bolshoi Balesi' adlı yazımdan alınmıştır
Yazı tarihi: 19 Haziran 2008