5 Kasım 2009 Perşembe

60. gece

Saymadığım koyun, çitlerden atlatmadığım kuzu kalmadı.
Ilık duş, ılık süt, melisa çayı fayda etmedi.
Elham'lar, ayet-el kürsi'ler, kendime üfleme püflemeler, yogalar, zihin konsantrasyonları hiçbiri bana mısın demedi.
Geçmişi düşün, ana odaklan, geleceği planla
Yok hepsini birden boşver, hiçbir şey düşünme, sadece yerçekimsiz bir ortamda boşluğa bırak kendini, birbirinin içine geçen gökkuşağı renkleri arasında mandal deliğinden üflenen pril köpüğü gibi saydam ve sonsuz bir boşluğun içinde savrul.
Duyduğun tek ses "aydan aya, aydan aya" olsun.
Şu an uyumaya çalıştığın yataktan, odadan, evden, Ankara'dan yukarıya çık, uzaklaş.
Semadan İstanbul'u gör.
Şimdi İstanbul kanatlarının altında.
Büyüleyici bir güzellik.
Akıl alıcı bir efsun.
Yine de uzaklaş.
Zamanı geldiğinde tüm akıl alıcı güzelliklerden vazgeçebilecek gücü barındır kendinde.
Tıpkı vazgeçme sebebin hiçbir zaman aklına sığmayacaklarda yaptığın gibi!
Hadi, daha da yüksel.
Boğaz, Marmara, Türkiye, Asya, Avrupa hepsi azalsın, ufalsın.
Ufuk çizgin açılsın, genişlesin, sonsuzluğa yol al.
Yükseldikçe hafifle, hafifledikçe yüklerinden, kuruntularından, kurgularından, kaygılarından, korkularından ve kurtlarından kurtul.
Denizleri, okyanusları aş. Maviliklerin ve suyun huzurlu dünyasına karış.
Nefes al, nefes al, nefes allll.
Artık üstünden hayli zaman geçti.
Geride kaldı.
Şimdi iyileşme zamanı.
Her sabah daha iyi uyanma zamanı.
Sen nefes almaya devam et.
Ve yükselmeye,
Bak saat sabahın 5'i oldu, az sonra gün ağaracak.
Zaten her gecenin sabahı yok mu?
Sabaha yaklaştın, günü sevgiyle gerinde bırak ve yarının kendi başının çaresine bakacağını bilerek, huzur dolu bir uykuya dal.
Gönlünü ferah tut.
Şimdi mışıl mışıl uyuyanlar bilmezler ki seçtikleri sahte hayatlar tez zamanda benliklerini uykusuzluk şeytanı olarak parselleyecekler.
Fuşyadan kaçanlar karalara bürünecekler.
Ne mükafat!
Hadi gel uyuyalım şimdi tevekküle sığınarak.
Yarın sana da bana da yeni bir güneş doğmuş olacak!

Yazı Tarihi: 05 Kasım 2009

Hiç yorum yok: