20 Kasım 2009 Cuma

B.O.K.'lar ve frenkgiller

Efendim, başlığı okur okumaz yüzünüzü buruşturduğunuzu görür gibiyim.
Durun durun hemen ekşimeyin, açıklamama müsade ediniz.
Malum bugünlerde gündem çok karışık.
GDO'lardı, açılım-açamayalım'dı, İtalya Cumhurbaşkanı'nın ziyaretiydi, telekulak skandalında dinlenenler ve bir türlü kendini dinletemeyenlerdi, Dersim'di mersim'di derken karardık durduk.
Ay zaten sonbahar da bitemedi gitti, üstümüzde kara kara bulutlar dolanıyor duruyor diye biz de karalar bağladık ya biraz neşelenelim canım madem öyle, fena mı olur?
Bendeki bu otomatik neşe halleri geçenlerde okuduğum bir yazıdan üzerinize afiyet.
E ben neşelendiysem sizin başınız kel mi? Hadi gelin birlikte neşelenelim...
*****
Pir'im öncelikle gelelim şu B.O.K. meselesine.
GDO'lardan sonra herşeyi 3 harfle anlatmak moda oldu ya bizimkisi de o hesap.
Bugünkü dersimiz: B.O.K.'lar yani "Beyniyle Oynanmış Kurban"
Yurdum insanında bu B.O.K.'lar sürüsüyle; zebil zebil maşallah...
Ne tarafa dönseniz eliniz birine çarpıyor, gündeme almamak olmaz, gücenirler...
*****
Az biraz reiki veya NLP ile uğraşmışlığınız varsa "olumlama" kavramını duymuşsunuzdur.
"Ben güzelim, değerliyim ve mutlu olmayı seçiyorum..." ya da olmak istediğin her neyse bu olumlamayı bilinçaltına gönderiyorsun ve göndere göndere bir bakıyorsun hooop az önce çaresizlikten kıvranan ama bir konserve ıspanağı hüpletince başımıza Süperman kesilen Temelreis gibi şişim şişim şişivermişsin.
İyi valla ne ala...
Tabii bu konular öyle hemen Temelreis misali hoppidik gübbidik olamıyor.
İnsanlar saatlerce, günlerce, aylarca kafa patlatıyor.
Okuyor, öğreniyor, deniyor, yapıyor, şaşırıyor, vazgeçiyor, aklı karışıyor başa dönüyor.
Kimileri tonlarca paralar ödüyor, kimileri hayatlarından çeşitli ödünler veriyor.
Kimileriyse doğuştan yetenekli; olumlamayı kafaya programlıyor, menzile bir B.O.K. adayı girer girmez de play tuşuna basıyor ve eakşınnn... (action/aksiyon)
Onların olumlama muhteviyatlarında ufak bir değişiklik oluyor ama:
"Güzelim, değerliyim ve zengin olmayı seçiyorum" diyorlar.
İşte eğlencemiz burada başlıyor.
Bu küçükhanımefendi konteslerimizin ufak beyinlerindeki hafıza kartlarının ezberleyebildiği tek olumlama bu olduğu için tek tuş olayı yaşıyorlar.
Tek tuşun üzerinde "FF" yazıyor; Flashforward, yani ileriye hızlıca sar.
İleriye dair tek hedefin varsa yoksa, kısayoldan, hızlıca bir B.O.K.'la dünyaevine girmek olsun.
Zaten elinde başka düğme yok, tek numaran bu, bünye buna programlı.
O yüzden bu sevgili 4yapraklı yoncalar burun deliklerini şişire şişire külkedisini gerçeğe uyarlamak için olumla Allah olumla "güzelim, değerliyim ve zengin olmayı seçiyorum" nidalarıyla salınıveriyorlar.
Salınıverirken tabi bunlar iki işi birarda yapamadıkları için bazen salınmayı unutuveriyorlar.
Aslında kızmamak lazım, belki de bu küçük bir özgüven meselesi. Bu özgüvensizlikten dolayı verip veriştirmeleri. Tek dertleri “güzelliklerinin erkekler tarafından onaylanması”. Birtek o zaman iyi hissediyorlar.
Bu yüce! hislerin ışığında, zavallı B.O.K.'ları potaya sokup evlendiklerinde birdenbire “değerli kadın” oluveriyorlar.
Zaten mesele aşk meşk değil, makul bir adam bulup “ben değerli ve zenginim”i ispatlayarak zümre atlayabilmekte.
Öte yandan aslında ömürleri boyunca sırtlarını dayayacak bir adam, bir güven, konfor, statü ve lüks alanı istedikleri için en safından birtakım cabrioları ay pardon yani Beyinleriyle Oynanmış Kurban'ları ihtirasları uğruna harcamakta bir mahsur görmüyorlar.
Bu uğurda ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.
Kendi başına yumurta kırmayı beceremezken anne/komşu/bacı/gacı kim varsa, yedi sülale, geleceklerini bu BOK'lara bağladığından imece usulü toplu kumpasla gelin kızımızı allayıp pulluyorlar.
Ev yapımı kurabiyeler, börekler çörekler, yanak pembeleştirme çalışmaları, "ben bilmem beyim bilir" pratikleri ve bilimum kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez uygulamaları gelin kızımızla teşvik-i mesai yaptırılıyor.
Bu el değmemiş! pek değerli konteslerimiz de gerdan kırarak kocalarının annelerine her konuda “Siz bilirsiniz anneciğim” demeyi "Türk öğün, çalış, güven"den önce ezbere kaydediyorlar.
Ay zaten bu karışık cümleye ne gerek var, onlar işin güven kısmını halletmeye başkoymuşlar, gerisi safsata...

Yalnız bir durumda Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerekiyor:
Bu güven müessesesini pek sağlam temeller üzerine inşa ettikleri yadsınamaz bir gerçek.
3.sınıf kuaförlerce sarışın pardon turunculaştırılmış mısır püskülü saçları,
tek koltuğa sığamayacak kadar büyüttükleri kaba etleri ve
Silikon Vadilerinden taşan dişilik enerjileri uğruna maddi manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyorlar.
Ayrıca kadro da itinayla sağlamlaştırılıyor; altyapıdan geliyorlar.(takım referansı için bknz varoşlar)
B.O.K.'lar bir kere tufaya gelince de bu altyapı ve Silikon Vadisi enerjisi gücüne veda etmiş gibi görünüp bir anda dünyanın en zarif, en kibar, en kocasından başkakimseyebakmayan (yalan!), en misyoner, en melek insanına dönüşüyorlar.

İlahi...
Siz çok yaşayın emi?!
Hiç güleceğim yoktu vallahi :-DD

* * *
Hamiş:

Sevgili çakma kontesler;
"Değerli ol" demekle olunmuyor maalesef, kumaş ortada...
Sen en iyisi mi "fabrika ayarlarına geri dön" komutunu ver cicim.
Bu halinize kızmayız ama yemeyiz, yedirmeyiz, yemedik, anlaştık? ;)

Sevgili B.O.K.'lar;
Sağır sultan bile duydu ve de uyandı; senin mezhebin genişse kontescik ne yapsın, sendeki ki bu saflık nicedir a kuzum?
Hayır silikonlardan önünü göremiyorsan arkandan gülenleri de mi duyamıyorsun?
Silkelen, kendine gel. Cabrio'nu kapa bak başına güneş geçmiş.
Ama yok yok üzülme masum ve değerli prensesin bakkala kadar gitti az sonra gelecek, ne de olsa o "senin onu değerli ve zengin hissettirebilme ümidini sevmişti", ne masumane...
bekle sen bekle, daha çoook beklersin ;)

Sevgili okur;
Baştan söylemiştim sana eğleneceğimizi.
E şimdi bu durumla eğlenilmez de ne yapılır, değil mi yani...

Yazı tarihi: 20 Kasım 2009

Hiç yorum yok: