18 Kasım 2009 Çarşamba

İyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın!


Beni çok katlı bir gökdelenin tepesine çıkartın.
Gözlerimi bağlayın.
Aşağıda onun olduğunu bileyim, hiç tereddütsüz bırakırım kendimi olduğu yere.
Ben aşağıya düşene kadar o tüm önlemleri almış; ambulansı çağırmış, brandayı gerdirmiş, düşme hızımı hesaplamış ve ben gerilen brandayı boyladıktan sonra zıpzıp zıplarken o yanımdaki yerini çoktan alıp çakı gibi hazırola geçmiştir.
Ben yalpalamalarımla bir havada uçup bir yere çakılırken o beni tüm kaygılarımdan kurtarmak üzere ardı ardına esprileri patlatmaktadır.
Yaşadığım travmanın şokunu onun esprileriyle birleştirince ağzım açık ayran delisi gibi 32 diş sırıtırken o sağlam duruşuyla "ben yanındayım ve herşey kontrol altında, senin tüyüne zarar gelmeyecek" güvenini tenimin altına çoktan zerketmiştir bile. 
Az önce bir kurşun gibi son sürat yere çakılmak üzere olan ben şimdi üstümü başımı silkeleyip, katılma noktasına erişmiş gülme krizim ve mide kasılmalarımla hayatımda olduğu için şükrederek ayağa kalkarım.
Düştüğümde de, yalpaladığımda da, ayakta olduğumda da ilk gördüğüm hep o'dur. 
Ondan başkası olsun istemem, başkasına bu güveni hissetmem, bu kozu eline tutuşturmam.
Bu öylesine pimi çekilmiş bir kozdur ki bir kere yanlış kişinin eline tutuşturursan feci dağıtır, fena dağılırsın.
Toparlanması ömrüne, bedeli gönlüne mal olur.
Ciğeri beş para etmez canlı mayın tarlalarını adam belleyip onların elinde çarçur ettirmemeli, gönlü sağlam olanlara teslim etmelisindir kozunu, güvenini, kendini.
*****
Hani bazı insanlar vardır; sürekli alçakgönüllü olduklarını iddia ederler.
Oysa kendini "aşağı bir yere" koyabilmen için önce yukarıda olmalısın!
Yani alçakgönüllü olmak istedin diye olamazsın.
Önce "gönül" sahibi olmalısın!
Gönül sahibi olmanın ne demek olduğunu da onu tanıdığında anlarsın.
Mıhlanır kalırsın.
O gönlü bir kere görünce haybeye giden hayatına yanarsın. 
Karşısında mum gibi erir gidersin, babayiğitliğinin feri söner, fırından yeni çıkmış kızarmış buta benzersin.
Mangal gibi yüreğin olur sana fare kapanındaki peynir.
Kaşlarını çatıp şöyle dik dik bi baktı mı yamuklardan yamuk beğen; beşgen mi altıgen mi ne olacaksan kararını sen ver.
Pek bi çakılmış gördüm seni delikanlım, "ne oldiii, rengin soldiii?" kıvamına gelirsin artık.

Velhasıl karşındaki görmeye pek de alışık olmadığın türden bir adamdır.
Hani bazı kavramlar vardı milattan önceki çağda, bilmem hatırlar mısın?
Adam gibi adam olmak.
Yiğit, mert, dürüst, çatık kaş bıçkın delikanlı olmak.
Sözünün eri olmak.
İyi ve vefalı olmak.
Tatlı sert olmak.
Örneğin kendisi seni küçükdilini titrete titrete gülme krizine sokabilecek kadar komik olabilirken aynı zamanda kodumu oturtur tarzdandır.
Diriltir adamı diriltir!
Kendine getirtir.
Dansöz kıyafeti giydirtip her yanı oynayan oynak oryantellerine benzetir seni, ne tarafa kıvıracağını şaşırırsın.
O dünyanın merkezinde sapasağlam durur sen gökkuşağı renklerinde fırdöndü olursun.
Feleğin şaşar, ne olduğunu anlayamadan gidersin mazallah.
Tütü giymiş ramboya dönersin.
Boncuk boncuk terlerin gülmekten mi tırsmaktan mı idrak edemezsin.
Ona sonsuz bir hayranlık, saygı ve gıpta beslersin tabii eğer adamsan.
Yok adamlıktan nasibini almamışsan vay haline.
Vay ki ne vayyy.

En yakın kestirmeden sağa dönüp toz kaldırmadan Boğaziçi köprüsünün yolunu tut, git at kendini, iyi gelir açılır ferahlarsın.
Ferahladıktan sonra kafayı bir yere çakıp bilincin yerine gelmişse anlarsın; o bu dünyanın beyaz yüzü.
O en çaresiz anında damarına takılmış serum.
O zifiri karanlıkta gökte parlayan yıldız.
O gökyüzünün bizzat kendisi...
 *****
Şimdi sorarım size;
Kariyerinin en tepe noktalarını zorlayan bir işadamını, çocukları için ölmeye hazır bir babayı, karısını deli gibi seven bir kocayı, annesi ve kardeşi için herşeyini feda edebilecek bir evladı, arkadaşları için dağları delecek fedakarlıkları gözünü kırpmadan yapan bir dostu, düğünde sağdıçı, cenazede tabutu en önde omuzlayan şahsiyetleri aynı adamda birleştirmeyi başarması, az şey midir?
Hem de bunca şahsiyetsizin cirit attığı bir dünyada...
*****
Bugün 18 Kasım.
Canımdan çok sevdiğim ağabeyimin doğumgünü.
İyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın ve iyi ki benim ağabeyimsin, tırnağına taş değmesin abim.

*****
Teşekkür ederim. Öperim
Nes, the Sister

Yazı tarihi: 18 Kasım 2009

Hiç yorum yok: