9 Ekim 2008 Perşembe

Ne zaman birşeye özenir bezenirsem bilin ki olay patlamaya mahkum.
Aksi görülmedi, yaşanmadı, ispatlayanı da bizzat alnından öperim.
Henüz bu kuralın şaşmışlığı yok.
Bir de bünyede heyecan varsa seyreyleyin cümbüşü :-)

Hiç unutmam bir kere heyecandan ve aşktan öldüğüm bir anda tam da aklımdan onu geçirirken küt diye karşımda görmüştüm.
Hayalet mi gördüm sandım neyse artık bir anda beynim uçtu.
Beyin uçtuğuyla kalmadı aynı zamanda bir insanın kalbinin saniyenin yüzdebiri hızıyla nasıl ağzına gelebileceğini de bizzat yaşadım.
Böyle durumlarda; vücuttaki tüm dengemin sarsılmasından olsa gerek ilaveten bi de maksimum seviyede şuursuzluk yaşıyorum çoğunlukla.
Hiç kurtarır yanı yok anlayacağınız.

Yanımdan geçerken “Selam, naber?” gibilerinden birşey söyledi.
Ben daha cevap veremeden de –beni giderken görmüştü- “erken gidiyorsun” gibi bişeyler...

Göya karizma takılıcam ya, heyecanımı sesime yansıtmıycam çok “cool”um ya ama o esnada bunlar kafadan altyazı geçiyor diye doğallıktan eser kalmadı ya...
“İRMİK” dedim cevap olarak düşünebiliyormusunuz?
Ama herhangi bir irmik değil, dünyanın en bed, en tiz, en cibiliyetsiz, karaktersiz, neydüğü belirsiz ses tonu ile.
Hiiiiii....
“irmik” ya, bu nasıl bir cevap, neresinden toplarsın? :-(
Yer yarılsa da içine girsem....

***
Yer yarıldı mı, ben n'oldum, irmik n'oldu, bir daha görüştük mü, şimdi bunları buraya niye yazdım...?
Hepsinin cevabı yine burada, pek yakında.
Yazmaya devam edeceğim... ;-)

Yazı tarihi: 09 Ekim 2008
Not. Fark ettiyseniz yazım şu an 'başlıksız'. Hele bir tüm yazı çıksın, başlığını da o zaman bulur yazarız.