22 Eylül 2008 Pazartesi

"İstanbul'da Bir Sürrealist Salvador Dali" sergisine neden gitmelisiniz?


TANIMADAN karar vermeyeceksiniz!
Birini sevip sevemeyeceğinize...
Hayatınıza alıp alamayacağınıza...
Ya da kendisi çoktan tahtalı köy taraflarına ikamet etmişse vital zamanlarını “öğrenmeden, bilmeden” burun kıvırmayacaksınız hemen...

"E, zaten başka türlüsü olamaz" diyeceksiniz...
Demeyin.

Yazılarından, yaptıklarından, şusundan busundan ötürü aranızda paralellik kurduğunuz ve sırf bu nedenle harika bir birliktelik, güzel paylaşımlar yaşayabileceğinizi düşündüğünüz insanlar olabilir, biliyorum.
Ve diyorum ki, "önyargılarınızın esiri olmayın”,
“ hayatınıza girmeye çalışan herşeye ufak da olsa bir şans, bir değer verin!"
Önce bir görün, bakın, tanıyın sonra kararınızı verin.
Yazık etmeyin koşarak sizden giden zamana...
Kapanmayın ummadığınız fırsatlara, hayatınıza açılacak yeni kapılara...

* * *
Ruhumun gıdası sanat, sanat, sanat diye kıvranıyorum ya ben hani....
İçinde sanat olmayan bir yaşamı düşünemiyorum, kendimi sanatsız tasavvur edemiyorum ya...
Her yurtdışına gittiğimde ayaklarımın altı su toplayana kadar müze gezmek istiyorum,
kültür bakanıymışım gibi kaçırdığım sergi, müze, konser, sanat festivallerinde içimi iflah olmaz bir huzursuzluk duygusu kaplıyor ya hani...
hepsi safsataymış.
Olaydan zerre kadar anladığım yokmuş meğer...

***

Dali ve Picasso gibi iki sanat dehasından ve onların olağanüstü eserlerinden tamamen kopuk yaşıyor ve bunu da övünülecek birşeymiş gibi yerinmeden söyleyebiliyordum.

Gittim, geldim, değiştim.
Önce Barselona’daki nefes kesici Picasso müzesine, sonra kendi içerlerime.

Müzeyi gezdiğim her adımda Picasso’nun kafadan kulak, ağızdan burun çıkan kübik eserlerinin ardındaki dehayı anlamlandırmak için çaba sarfetmek yerine hayatıma almamayı tercih ettiğim için şimdiye kadar kaybettiklerim adına utanç duydum.
Hal böyle olunca; Picasso gibi bir İspanyol olan ve gerçeküstü çizimleri sebebi ile benim dağarcığımda Picasso ile aynı kategoride arşive kaldırdığım Dali için karşı konulmaz bir tanıma, öğrenme, anlama sürecinde buldum kendimi.

Şanslıydım ki benim bu sevdam Akbank’ın 60. kuruluş yıldönümü sebebiyle İstanbul’a getirilen Dali sergisi ile aynı zamana denk geldi.

Bu yazdıklarımdan sonra hala Dali’nin sizi ilgilendirmediğini ve onunla ilgili daha fazla bilgi edinmek istemediğinizi düşünüyorsanız son paragrafa geçebilirsiniz.
Yok siz de benim gibi Dali’ye bir şans verme taraftarıysanız aşağıda devam eden satırlarıma buyrun, onunla tanışmanın vakti geldi.

***

20. yüzyılın en önemli sanatçılarından, sürrealizmin yani gerçeküstücülük akımının temsilcisi olan Salvador Dali, menenjitten ölen erkek kardeşinden 9 ay 10 gün sonra dünyaya geldi ve ona koydukları isim ölmüş kardeşinin ismiyle aynı “Salvador” olmuştu.
1904’te dünyaya gelen S.Dali 1973’teki bir yazısında şöyle yazacaktı:
'Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu... Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.'
Böylelikle yaşamı boyunca ailesinin dikkatini ve sevgisini çekmek için histeri krizleri ve teatral hareketler içinde yaşayarak hayalgücü, korku ve rüyalarının şekillendirdiği eserler verecekti.
Ünlü ressam, kendi deyimiyle Gerçeküstücülerle arasındaki en büyük farkın “kendisinin gerçeküstücü” olduğu şeklinde yapıyordu. Yıllar sonra tanışacağı arkadaşı Freud’a da, bir deli ile arasındaki en büyük farkı açıklarken kendisinin deli olmaması şeklinde koyduğu teşhisi olacaktı.

Dali doğup büyüdüğü İspanya’nın Barselona kenti yakınlarındaki Figueres kenti sonrası Madrid, Paris, New York, Londra, Hollywood ve son olarak yine Katalanya’da hayatının çeşitli dönemlerini geçirerek Picasso, Miro, Breton, Eluard gibi ünlü ressamlarla tanışarak onların eserlerinden etkilenmiştir.
1929’da, Eluard’ın karısı, kendisinden 10 yaş büyük olan Gala ile sonradan evliliğe dönüşecek tutkulu bir aşk yaşamaya başladı.
En ünlü eseri ‘Belleğin Azmi’ni 1931’de tamamladı. Bu eser genel olarak katı ve değişmez zaman kavramına karşı protesto olarak yorumlanmaktadır.
1936’daki Büyük İspanya İç Savaşı ve II.Dünya Savaşı’ndan kaçarak eşi Gala ile 1940’da Amerika’ya yerleştiler.
1949’da tekrar Katalanya’ya döndüler ve 1982’ de çok sevdiği karısı, menejeri, modeli, ilham Perisi Gala hayatını kaybedene kadar burada yaşadılar.
Dali 1989’da kalp yetmezliğinden öldü ve Figueres’teki kendi adını taşıyan müzeye gömüldü.
Sakıp Sabancı Müzesi’nde 20 Eylül '08- 20 Ocak'09 tarihleri arasında Dali’nin yağlı boya tabloları, çizimleri ve grafiklerinin yanı sıra el yazmaları, defterleri, mektupları ve fotoğraflarından oluşan 385 eser görülebilecek.

Sürrealizm sıradan bir izleyicinin anlamakta zorlanacağı bir akım olduğundan sergi kapsamlı bir retrospektif olarak hazırlanmış, yani Dali’nin biyografisi, kariyeri boyunca yaratmış olduğu eserlerin tüm evrelerini, etkilendiği akımlar- dönemler-sanatçılar ve değişimlerini adım adım inceleme fırsatını bularak onu anlamaya daha yakın olabileceksiniz.

Sergi şu ana kadar, Gala Salvador Dali Vakfı’nın İspanya dışına çıkan en büyük sergisi.
Sergi bitip de eserler ait oldukları İspanya'nın Figueres kentindeki Dali Müzesine döndüğünde yıpratılmayı engellemek için 2 sene dinlendirilecekler.
Sergide yer alan; “Küçük Rom Şişesi ile Sifon” (1924), “Denizin Önündeki Masa” (1924), “Güneş Tutulması ve Bitkisel Osmoz” (1924), “Kumda Yatan Figürler” (1926), “Sürrealist Kompozisyon” (1928), “Ölüm Şövalyesi” (1934), “Görünmeyen Figürlü Sürrealist Kompozisyon” (1936), “Başı Bulut Dolu Adam” (1936), “Sıradan Pagan Manzarası” (1937), “Freud Portresi” (1937), “Aşk Duygusunu İfade Eden 2 Parça Ekmek” (1940), “Napolyon’un Hamile Bir Kadına Dönüştürülmüş Burnu, Gölgesini Özgün Yıkıntıları Arasında Hüzünle Dolaştırıyor” (1945), “Bir Kuğu Tüyünün Atom İçi Dengesi” (1946), “Neron’un Burnunun Yanından Maddenin Çözülmesi” (1947), “Atomik Leda” ve eskizi (1949) görülmesi tavsiye edilen ünlü eserlerden.

En dikkat çeken eser ise 1972-1973 tarihli “6 gerçek ayna aracılığıyla geçici olarak yansıtılmış 6 sanal kornea ile sonsuzlaşan Gala’yı arkasında resmeden Dali’nin arkadan görünümü” çalışması.
Sergiyi gezerken resimleri daha yakından tanımak ve daha iyi algılamak için audio guide(bilgilendirici kulaklık/ ses sistemi) eşliğinde gezmenizi tavsiye ederim. Şahsen ben bu sayede hem bilmediğim birçok şey öğreniyorum hem de sergiden çıktıktan sonra birçok bilgi aklımda kalıyor.
20. yy’ın bu en büyük dahisini herkesin görebilmesi için biletler tam 10, indirimli 3 YTL.
20 Ocak 2009’a kadar görülebilecek bu sergi için delilik sınırındaki dahi Dali’ye ve kendinize açacağınız yeni kapılara bir şans verin.
Pişman olmayacaksınız!

Yazı Tarihi: 20 Eylül 2008

Not: Ben bu yazımı 20 Eylül'de yazdıktan sonra 08 Ekim 2008'de Hürriyet Gazetesi'nde Doğan Hızlan 'Dali ile boğazda buluşmak' başlıklı bir yazı yazmış. Okumak isteyenler için linkini aşağıya kopyalıyorum.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/10066451.asp?yazarid=4&gid=61&sz=99885

Ben de bu akşam(08/10/08) özel bir davette bir rehber eşliğinde Dali sergisini gezecek olmayı heyecanla bekliyorum.