17 Eylül 2008 Çarşamba

Topkapı Sarayı ve Payitaht


Tarihi yarımadaya daha önce kaç kez gittim, kaç kez Sultanahmet’i, Aya Sofya’yı, Yere Batan Sarnıcı'nı, Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı'nı, Arkeoloji ve İslam Sanatları müzelerini, Topkapı Sarayı’nı gezdim, Aya İri’nin muhteşem akustiği ve atmosferinde kaç kez birbirinden güzel konserler dinledim bilmiyorum.
İstanbul’un bu yozlaşan kimliğinden az da olsa uzaklaşıp böylesine şanlı bir geçmişe sahip olduğumuzu görmek/hissetmek maneviyatıma iyi geliyor.
Bu bölgeye her gittiğimde Osmanlı’nın yüzyıllar boyunca devam eden tarih ve kültür zenginliğine dair yeni birşeyler öğrenip, her yeni bir şey öğrendiğimde de buraları tekrar tekrar gezmem gerekliliğini hissediyorum.
Geçtiğimiz haftasonu yurtdışında yaşayan abimin İstanbul’da olması sebebiyle annemin de katılabileceği, ailecek yapabileceğimiz bir aktivite planlamak istedik.
Baharın yüzünü şehre göstermeye başladığı, doğanın uyanmaya başladığı bu harika haftasonunda havanın, ca’nım boğazın ve Payitaht İstanbul’un hakkını verecek en uygun aktivite Kadıköy’den Eminönü vapuru ile Sarayburnu’na geçmek olacaktı.
Boğaz kokusu, martılar, güneş ve ılık rüzgar eşliğindeki vapur yolculuğumuzun ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini anlayamadan Eminönü’ne gelmiştik.
Bu gezimde çok ilgimi çeken ve hoşuma giden bir noktayı özellikle aktarmak istiyorum.
Yurtdışında gezdiğim tüm müzelerde hep müzenin tarihçesi, bölümleri ve içerisindeki eserleri anlatan ‘audio’lar yani ses/ kulaklık sistemleri olur. Bu sistemlerde verilen bilgilerin önemli ölçüde faydalı olduğunu düşünürüm. Aksi takdirde her ne kadar gitmeden önce araştırmış olsanız bile yeteri kadar verimli olamıyor. Şahsen ben o durumlarda tamamen vitrin gezer gibi boşboş bakıp daha müzeden çıkmadan da gördüğüm birçok şeyi unutuyorum.
Bizim bunca güzel kültür miraslarımız varken niye bu sistemin olmadığına hayıflanır dururdum.
Bu gidişimde Topkapı Sarayı’nda bu sistemin kurulduğunu görerek çok mutlu oldum. Hem de o kadar mükemmeldi ki hayran, hayran, hayraaannn kaldım. Bilgilerin doyuruculuğu, seslendirme, fondaki müzik, metinlerin kolay anlaşılması ve dinlenilebilir sürelerde tutulmuş olması olağanüstü idi.
Saray müdürü İlber Ortaylı’nın bu sarayı çok ileri seviyelere taşıyacağına inancım büyük.
Şimdilik bu kadar, zaten ‘teaser’ benden, gidip görmesi sizden :-)

Not: Ben bu yazımı yazdıktan birkaç gün sonra Hürriyet Gazetesi yazarlarından Doğan Hızlan aynı bölge ile ilgili çok değerli bir yazı yazmış. İlgilenenler için link'ini aşağıya kopyalıyorum.


Yazı tarihi: 12 Nisan 2008, Tarihi Yarımada, İstanbul