20 Eylül 2008 Cumartesi

Sonbahar Bahçeleri


Geçen sene bu zamanlarda bir arkadaşım çektiği harika sonbahar fotoğraflarını benimle paylaşmıştı.
Yakaladığı karelerde;
Sınırsızlık emsali kocaman bir park, sıra sıra tek nizam dizilmiş yeşil, kırmızı, sarı ve turuncu alacalığında hışır hışır yaprakları ile başları göğe açılan, kolları birbirini kucaklayan ağaçlar tüm ihtimaşları ile kadraja sığınmışlardı.
Onun alıcı gözü değdiği için ne kadar şanslılardı...
Her birinin duruşu, endamı, gölgesi, nefesi farklı; adı aynı...
Birbirlerinin içi aynı; süzülüşü, serpilişi, damarları yani yaşanmışlıkları farklı farklı idi...

***
Açık sarı ahşaptan, yalın, düz, büyük bir dikdörtgen masam var evde.
Ben orada; kumtaşı sedefli duvarlarım, kırık beyaz büyük kanepem, ona eşlik eden biri ağaç yeşili, diğeri mevsim çiçeği desenli 2 berjerimle dünyalar güzeli evimde, 17 inch’imin karşısında oturuyorum.
Ben orada oturuyorum, mevsimler değişiyor.
Güneş doğuyor, batıyor, ayazlar kesiyor, karakışlar esiyor, karlar yağıyor, şimşekler çakıyor, önce fırtınalar kopuyor kızılca kıyamet ama ardından yine öyle güneşler doğuyor ki gözlerim kamaşıyor.
Haberler izleniyor, filmler seyrediliyor, kitaplar okunuyor, düğünler, dernekler, doğumlar, ölümler, kazalar, depremler, tsunamiler hepsi yaşanıp geçiyor; Oscar’lar, madalyalar kazanılıyor, ödüller veriliyor, müthiş bir hızla hayat akıp gidiyor, ben hep o dikdörtgen masamdan yaşananlara bakıyorum, aklımda o sonbahar fotoğrafları, gülümsüyorum.
Tuhaf olan da bu durumda hiçbir kaçırılmışlık hissetmemem, olmak istediğim yerde; o fotoğrafın ve güzel evimin içindeyim ben zaten...
Gördüğüm ve hayalimde yaşayan sonbahar fotoğrafları arasında nice farklar olmasına rağmen hala gülümseyebiliyorum.
Gülümserken anlıyorum ki; tüm yolda bekleyen kara kışlara rağmen sonbaharlar ve sonbahar bahçeleri hep güzeller.
Kimi zaman çıtırdayan yapraklarını ayaklar altına sermiş bomboş bakir ağaçlarda;
kimi zaman tüm o ağaçların bittiği ufuk çizgisinde görünen bankta;
uzun dalgalı saçlarını sevdiğinin dizlerinde onun parmakları arasına bırakan gülümseyişlerde.

Birbirlerine ne kadar benziyor, ne kadar benzemiyor sonbahar bahçeleri bu karelerde?

Yazı Tarihi: 20 Eylül 2008

Not: Ben bu yazımı 20 Eylül 2008'de yazdıktan sonra birçok sonbahar yazısı okudum.
18 Ekim'de Hürriyet Gazetesi'nde Bekir Coşkun'un yazdığı "Yine bir sonbahar" başlıklı yazıyı sizinle paylaşmak istedim.


11 Ağustos 2009 Not: Bu yazımı yazdıktan 11 ay sonra bugün, başka bir yazımı ararken yukarıda yazdığım satırları alıcı gözle tekrar okudum. Okuduktan hemen sonra yazımda tasvir ettiğim ve bana ilham kaynağı olan fotoğrafın burada yer alması gerekliliğini şiddetli bir şekilde hissettim.
O fotoğraf olmadan bu yazı tamam olamayacaktı. Fotoğrafı çeken arkadaşımdan, üzerinden geçen 2 seneden sonra fotoğrafını burada kullanabilme izni istediğimde kendisine yaraşır bir tevazuyla kabül etti.
Ve ben de böylelikle benim elimin emeği olan bu yazımı onun gözünün emeği olan bu fotoğrafla taçlandırıyorum.
Eline gözüne sağlık Kayı, gönlün dert görmesin :)